Ne Mutlu Türküm Diyene

30 Ekim 2010 Cumartesi


Adalet neyin temeli?

10 Yorumgaçlı Okurcan
Serap EserAdını söylesem hatırlamazsınız bir sene önce belki duydunuz belki halini gördünüz de gözlerinizi yumdunuz.Gencecikti henüz, hayalleri vardı kimseciklere anlatamadığı, kahpece bir saldırıda hayatı elinden alındığında dershanesinden evine dönüyordu, kapkaranlık bir akşam vakti.Belediye otobüsünde yaktılar Serap'ı.Ancak 28 gün direnebildi acılarına, hastanede 28 gün daha yandı serap,yaşamayı ümid ediyordu sonunda ruhunu teslim ettiğinde bilmiyordu unutulacağını.Devlet 20.000 lira tazminat vermeye karar verdi ailesine hayatının bedeli buydu, bir can 20.000 lira ediyordu sadece, devletin nazarında ömrünün baharında bir gonca.Tek teselli vardı ardından onu yakanlar yakalanmış hapse atılmışlardı.Ağırlaştırılmış müebbet hapisle yargılanmaktaydılar.




Hukuğu tarumar edenler yine sahnede şimdi.Taş atan "masum,kandırılmış" çocukları içerden mağdur olmasın diye yasa çıkarmışlardı.Serabın katilleride bu yasadan faydalanacaklar, eli oyuncak tutması gereken yaşta molotof tutan cani "çocuklar"alacakları cezanın büyük kısmından kurtulacaklar.Hatta 3 vakte kalmaz dışarı çıkacaklar.

Serap Eser'i hiç tanımadığım halde ailesinin acısını ta yüreğimde hissediyorum.Adalet duygum zedelendi,inanmıyorum artık mahkemelerin gerçekten adalet dağıttığına.Yasalar mağdurdan değil suçludan yana değiştiğinden bu yana.

Nasıl olsa örtülü aflarla çıkmıyorlar mı? Ne gerek var mahkemelere.Bırakınız yapsınlar,bırakınız geçsinler.Yansın masum çocuklar ve çocuk katili çocuklar aramızda dolansınlar.Masallarda kalsın layığını bulan suçlular...

29 Ekim 2010 Cuma


Arpacık dediğin minik bir eziyet

11 Yorumgaçlı Okurcan
Arpacık
Off off dün itibariyle sevimli bir arpacık sahibi oldum.Sol gözümde bu sene 2.seferdir çıkıyor.İllet olmuş durumdayım.Her göz kırpışımda gözümde bulunan minik bir diken batıp duruyor.Televizyona da bilgisayar ekranına da bakmakta güçlük çekiyorum.Kişisel hijyene o kadar dikkat etmeme rağmen çıkmasına bir anlam veremedim.İçim mikrop ondan olabilir :)))

Antibiyotik merhem kullanmaya başladım bakalım ne kadar sürecek bu eziyet...

28 Ekim 2010 Perşembe


Çevre artık devlet eliyle yokedilecek

2 Yorumgaçlı Okurcan
ikizdere
Cumhuriyetimizin kuruluşunun 87.yılını kutladığımız şu günde aslıda daha güzel bir konuya değinmek isterdim ama maalesef bizi yönetenler buna izin vermiyorlar.

Daha önce İkizdere'de yapılması düşünülen çevre katliamından bahsetmiştim.Trabzon Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu sağolsun ikizdere'yi doğal sit alanı ilan ederek yapılmakta olan hidro elektirik santrallerini engellemişti.Böylece elimizde bulunan en güzel vadilerden ve ekolojik sistemlerden birisi,tabiat harikası kurtulmuştu ama sevincimizin gursağımızda kalması uzun sürmedi tabiki.

Hükumet meclise sunduğu yeni kanun değişikliğiyle doğal sit alanı ilan etme yetkisini Çevre ve Orman Bakanlığına devretmeyi düşünüyor.Şimdiden hepimize geçmiş olsun artık anadolunun ekolojik sistemleri için el fatiha diyip cenaze namazına durmamızın zamanı geldi.Zaten hali hazırda yurdun nerdeyse %20-25 lik kısmını madencilere peşkeş çekenler bu değişiklikle geri kalan koruma altındaki bölgeleride tarumar edecekler.

Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu kararlarıyla korma altına alınmış her yer yeniden değerlendirilecek.Yeni yapılacak değerlendirmenin nasıl olacağıda ortada hes'lere son gaz devam.Yurdun tüm ekolojik hazineleri artık özel sektör için devlet eliyle kullanıma açılacak.Netice itibariyle yapılacak yasal düzenleme tabiat üzerinde yıkıcı etkilere yol açacak.

Millet doğal dengeyi sağlamak için senelerce yırtınırken biz kendi ellerimizle doğamızı neden tahrip ediyoruz.Neden neden neden...

Para hırsı bu kadarmı kör etti gözlerimizi?

Ne zaman anlayacağız bizi yaşatanın çevre olduğunu? Kızılderililerin asırlar önceden dediği gibi "Son balık öldüğünde, son nehir kuruduğunda, son ağaç kesildiğinde beyaz adam paranın yenmediğini anlayacak." ama sanırım biz anlayamayacağız.

İyi uykular Türkiye durmak yok doğayı tahribe devam.Paralar gelecek yeşil yeşil vesselam...

26 Ekim 2010 Salı


Huzur - muzur

0 Yorumgaçlı Okurcan
Sanırım dün gece nirvanaya ulaştım.Bir haller oldu bana huzur doluydum.Kendimi imanı yalayıp yutmuş bir Nihat Hatipoğlu olmadı içine Dalay Lama kaçmış misali sukunet denizinde sırtüstü yüzerken bir türkü tutturmuş gibi hissediyordum.

Ortalıkta bi dünya deli var kedi keseninimi arasın,keçilere rus görmüş 40 yıllık abazan muamelesi yapanımı,içip içip sağa sola sataşanımı,10 senelik pulları yalamadan uyuyamayanımı.Halimize şükretmek lazım bir eksiğim 35'lik rakı o da olmayıversin canım diyordum ki.

Annemin evladım uyan öğlen oluyor demesiyle irkildim.

Ohh be sadece rüyaymış.

Bir an harbiden tırsmıştım.

Mimlendim Vol.13 - Bir mimdir iki mimdir

2 Yorumgaçlı Okurcan
Blog aleminin afacan üyelerinden Baş Harfi Ğ iki sefer mimlemişti beni ama mimleri vaktinde yapamamıştım e biriken mimleri harcamak lazım.Mim Konularımızdan biri "Çantamızdaki 5 önemli şey".İkincisi "Sizi mimleyen kişiyi blogdan tanıdığınız kadar anlatınız"

* Çantamızdaki 5 önemli şey:Aslına bakarsanız erkek bireylerin yanında pek çanta olmaz.Bunu belirten arkadaşa verdiği yanıt "bir yere giderken yaptığın çanta olabilir" olduğundan bende seyahat çantama ne koyarım diye düşündüm

1-Laptop
2-Dinlemek için müzik CD'leri
3-İzlemek için Film CD'leri
4-Kulaklık
5-Sigara

* Sizi mimleyen kişiyi blogdan tanıdığınız kadar anlatınız: Tanıdığım kadarıyla Baş Harfi Ğ abisiyle problemleri olan,klasik ergen sorunlarından muzdarip, biraz alıngan,oldukça espirili çok tatlı bir blogger :)) Severek takip ediyoruz.

Mim havale kısmını boş bırakıyorum isteyenler devam ettirmekte özgürdür :)

25 Ekim 2010 Pazartesi


Koli Koli üstüne koli başım üstüne

6 Yorumgaçlı Okurcan
Bildiğiniz üzere Ankara'ya taşınmama sadece günler kaldı.Taşınmanın en kötü yönü evdeki dağınıklık her taraf koli deryası oldu anasını satayım.İllallah dedirtti karton kutu görmek.Meğer odamda ne çok ıvır zıvır varmış daha yarısına anca geldim ama odanın oldukça büyük bir kısmı koli yığını oldu.Yarın devam edeceğim daha cdlerimin yarısı elbiselerimin yarısı ve incik cıncıkları kutulara hapsedicem.

Koli yapmakta ayrı bir dert taşınacak aracın yağmur çamurda içeriye su sızdırma ihtimaline karşı kolinin içinin her tarafını naylon poşetle kaplıyorum.Kimi kutuların dibi ağırlığı taşımıyor diye ayrıca koli bantlarını yenilemek gerekiyor.Kenarı köşesi yırtıklardan hiç bahsetmiycem bile.İleride eğer imkanım olursa sadece taşınma işi için koli pazarlaması ve satışını yapabilirim şaka şuka iyi para kırılır :)) Pazarı var kutumdda büyük var hissedebiliyorum Acun bey :)

Bu arada bizimkiler çoğu eşyanın orjinal kutularını atmamış köpüklerine varana kadar hepsi duruyormuş kömürlükte.Ses sistemini (ucuz mucuz iyi ses veriyor valla) orjinal kutusuna geri koyabilmek 1 saat vaktimi aldı :) Tabiki durum kutudan değil bendeki süper zekadan kaynaklanıyor.Yerleştiriyorum yerleştiriyorum hoparlörün biri dışarda kalıyor çıldırmak üzereyken kutunun içindeki köpüğün alt değil üst olabileceğini hissettim zira oldukça dolgun duruyordu alt kısım.Kutunun içindeki herşeyi çıkardım köpüğünüde çıkardım ne göreyim altında oldukça bol mktarda yer var herşeyi koyabilmek için oyukları bile hazır.Hemen düzelttim ve içine itina ile yerleştirdim :)

Buradan yetkililere sesleniyorum ne olur orjinal kutulara geri koyabilmek için de bir kullanım kılavuzu hazırlayın bu ne ya :)))

24 Ekim 2010 Pazar


Thor Fragmanı Yayınlandı

5 Yorumgaçlı Okurcan
Çekilmeye başlandığı açıklandığından beri merakla beklediğim Thor'un uzun metraj sayılabilecek fragmanı yayınlandı.Thor'u 2011'in ilk yarısında izleyebileceğimizi tahmin ediyorum :)

Fragman beni oldukça heveslendirdi açıkçası.

23 Ekim 2010 Cumartesi


The walking dead nasıl bir dizi? - Fragman

3 Yorumgaçlı Okurcan
The walking deadThe walking dead bir süredir beklediğim bol ödüllü bir çizgi romanın uyarlaması.Amerikan kanalı AMC'de 31 Ekimde yayınlanması beklenen dizinin dün gece internete sızan ilk bölümünü izledim ne yalan söyliyeyim ilk bölümden off şahane öldüm bittim denilecek hali yok ancak ümit vaadettiğini söyleyebilirim.Henüz başlangıç olması itibariyle çok fazla negatif yorumda bulunmayacağım.Senaryo zayıf klasik zombi filmi senaryolarından pek farklı değil makyaj ve görsel efekt konusunda haklarını yemiyelim gayet başarılılar.Oyunculuk mevzusuna pek girmeye lüzum yok zira tüm karakterler henüz ortaya çıkmış değil.Dizinin atmosferinin başarılı olmasının sebebi dizinin hem yazarlığını hem yapımcılığını hemde yönetmeliğini yapan Green Mile (Yeşil Yol) ve The Shawshank Redemption (Esaretin Bedeli) gibi muhteşem filmlerin de yönetmeni olan Frank Darabont olması sanırım.Başrollerde Andrew Lincoln ve Sarah Wayne Callies yeralmakta.Çok çene yapma mevzu ne diyecek olursanız kısaca Şerif memuru olan Rick Grimes bir suçlu kovalamacasının ardından vurulur ve hastaneye kaldırılır.Uzun bir süre sonra kendine geldiğinde hastane bomboştur dışarı çıktığında bildiği dünyanın neredeyse yokolduğunu görür.Henüz iyileşmemiş haliyle evine koşar ancak ailesini yerinde bulamaz üstelik ortalık zombi kaynıyordur.Sağ kalan bir baba oğuldan insanların atlantaya kaçtığını orada güven altında olduğunu öğrenir.Ailesini bulabilme umuduyla yollara düşer.Ancak Atlantada onu büyük bir süpriz beklemektedir.

The walking dead

The walking dead Fragman


Ameno Pro

8 Yorumgaçlı Okurcan


Bizim zıpır gençlik yerinde durmamış Ameno Pro için komik bir video hazırlamış :)

22 Ekim 2010 Cuma


2.Cumhuriyet adım adım geliyor...

4 Yorumgaçlı Okurcan
Bizim muhterem "aydın" demokrasişinas,sorosperest yetmez ama evetçi arkadaşlar sonunda Hayırcıların birazda olsa haklı olabileceğine inanmaya başladılar geç gelen bir günaydın demek istiyorum kendilerine.HSYK seçimlerinde bakanlık listesinin tulum çıkmasıyla bağımsızlığından şüphe ettikleri HSYK tamamen Adalet Bakanlığının kontrolüne geçti.Bu gelişme üzerine kendileri ama biz böyle olacağını düşünmemiştik böyle olmamalıydı diye bızıklamaya başladılar.E be kuzum hani sizim über zekanızın demokrasi getireceğini iddaa ettiği düzenlemeden nasıl olduda bürokrasi ve yürütme egemenliği çıktı.Düzenlemelere Hayır dediğimizi beyan ettiğimiz zaman bizi faşistlikle,demokrasi düşmanlığıyla,hukuk bilmezlikle hatta salaklıkla itham etmemişmiydiniz.Bizim gibi "az eğitimili,kafası az çalışan,hukuk bilmeyen" insanların gördüğünü nasıl olduda göremediniz.HSYK'nın eski düzeni demokratik değildi üyelerin seçildiği yer dar kapsamlıydı falan ama şimdi oluşan manzara daha mı demokratik?Yargı da hükumetin kontrolü altına alındığına göre eski cumhuriyet defteri kapanmıştır gözünüz aydın 2.Cumhuriyet sessizce ilan edildi.Bundan Sonra demokrasinin temeli güçler ayrılığı yerine güçler birliği var.Güçler birliği nerede olur faşist rejimlerde.Buyrun burdan yakın biz ülke faşizma doğru ilerliyor derken evhamlara kapıldığımızı hezeyanlar yaşadığımızı beyan eden siz değilmiydiniz alın sayenizde kurulmaya başlayan 2.Cumhuriyetinizi tepe tepe kullanın.Bundan sonra yargı bağımsızlığından söz etmek mümkün olmadığından "tatlı su demokratları" yargı dolayısıyla görecekleri haksızlıklardan sonra ağlamasınlar...

Şimdi geldiğimiz noktada kimin kafasının az çalıştığı olduğu ortaya çıktı mı :)

YÖK başkanı Yusuf Ziya Özcan'ın yarattığı fiili durum ayrı bir komedi.Şahsen 18 yaşını geçmiş bireyerin kılık kıyafetine karışılamayacağı özgür düşüncenin kaynağı üniversitelerinde kıyafet serbestisi olması gerektiğine inanan biriyim.Ancak bu demek değildir ki idare kendi kafasına göre kanunların ve mahkeme içtihatlarının aksine uygulama yapabilsin.Beyfendi kendi kafasına göre üniversitelere talimat yolluyor türbanla girenler dersten çıkartılamaz tutanak tutun diye.İyide Üniversitelerde Türban serbestisi getirilmeye çalışıldığında anayasa mahkemesi bu düzenlemenin değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek maddelere aykırı olduğunu tescillemdi mi? Anayasamızın 138.maddesinde "Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez."yazmıyor mu e o zaman bu uygulama açıkça anayasa mahkemesinin kararlarına aykırı olmuyor mu? YÖK başkanı bu cesareti nerden buluyor?

YÖK başkanı kanunlara uymazsa "imam ossurursa cemaat s.çar" ilkesi gereği millet ilköğretimdeki çocukları Türbanla derse sokmaya çalışmaya başladı.Umarım daha fazla yaygınlaşmaz.Tabi ilköğretim zorunlu olduğundan ilk birkaç gün direnen eğitmenler çocukların derslerden daha fazla geri kalmaması için mecburen tutanak tutarak göz yummak zorunda kaldılar alın size ayrı bir fiili durum.Ayıkla pirincin taşını :)

Siyasi partiler acilen bir araya gelip bu konuda Anayasa Mahkemesinden dönmeyeek şekilde kalıcı bir düzenleme yapmaları şart.O düzenleme yapılana kadar uygulanacaklar yasadışı olacaktır.Umarım kısa zaman içinde sorun halledilir ancak pek öyle de gözükmüyor halledilirse ülke gündemindeki bir açmazda ortadan kalkacak kısır çekişmeler yerine daha realist ve halkı doğrudan ilgilendiren konular konuşulur hale gelecektir...

21 Ekim 2010 Perşembe


Mimlendim Vol.12

6 Yorumgaçlı Okurcan
Gün geçmiyorki yeni bir mimde misafir oyuncu larak yeralmayalım.Bu seferki mim'i bana paslayan ™ мγdяєaм ve mim konumuz "İstatikler Top 5 İstatistiklere Göre En Çok Okunan İlk 5 Yazı"mız.Tabi soruda zaman belirtilmediğinden doğal olarak istatistiklerde ilk karşıma çıkan bu haftanın en çok okunan yazılarını vereceğim :)

İstatikler Top 5 İstatistiklere Göre En Çok Okunan İlk 5 Yazı

1-Güzellik yarışmasında güzel yok
2-Justin Bieber sendromu
3-Tuba Büyüküstün Türkiyenin en çok arzuladığı kadın oldu
4-Solomon Kane nasıl bir film?
5-Anna Torv - Olivia Dunham'da soyunanlar kervanına eklendi

Haftalık en çok okunan konular bunlar.

Bu mimi kime havale edeyim diye düşünürken KELEBEK geldi aklıma hadi bakalım KELEBEK mimlendin.

20 Ekim 2010 Çarşamba


Ömer Hayyam - Ey Zaman

1 Yorumgaçlı Okurcan
Ey zaman, bilmez misin ettiğin kötülükleri?
Sana düşer azapların, tövbelerin beteri.
Alçakları besler, yoksulları ezer durursun:
Ya bunak bir ihtiyarsın, ya da eşeğin biri.

Ömer Hayyam

19 Ekim 2010 Salı


İnternet Sahtecileri - Katgut.com

4 Yorumgaçlı Okurcan
Aslında yazmaya başladığımda farklı bir konu vardı aklımda ama arkadaşımın birinin bana gönderdiği adrese tıklamamı tıkladığım taktirde puan toplayarak ödül kazanacağını söylemesiyle yaşanmaya başlananlar konuyu değiştirmeme neden oldu.Arkadaşımı kırmamak için her türlü riski göze alıp tıkladım karşıma çıkan sitede arkadaşımın 1 puan kazandığı belli miktarda puan kazandıktan sonra ödülünü alabileceği yazılıydı.Ödüllerde az buz değil iphone,Toshiba laptop,playstation,nintendo wii,telefon vs vs oldukça kallavi şeyler.Sevindim açıkçası ama siteye de bir gözatmadan çıkmayayım dedim.

İlk dikkatimi ve şüphemi çeken oldukça güzel hit aldığı belli olan sitenin iletişim ve destek mail adresinin hotmail olması oldu.(Ciddi bir site iletişim adresi olarak hotmail değil kendi uzantısından info ya da iletişim@ bilmemne.com gibi bir adres kullanır)Biraz daha okuduğumda site sahibi arkadaş kendisine turkcell ve teknosa gibi iki deve teşekkür ederek bir nevi referans olarak kullanmış ancak sitenin herhangibir yerinde ne turkcell ne de teknosa'nın logosunun olmaması iyice şüphelerimi arttırdı.Tabi şüphelenince ufak bir araştırma farz oldu.Kullanım sözleşmesine baktığımda baştan sona bozuk bir türkçeyle hiç bir hukuki bağlayıcılığı olmayan bir metinle karşılaştım üstelik saçma sapan şeyler yazılıydı.Sitede baştan kendisini dava edemeyeceğimizi beyan eden bir kullanım sözleşmesi devamında bombaların geleceğinin habercisiydi.


Web sitemizde ödül verilmemektedir. Web sitemiz tamamen test amaçlı kurulmuştur.Şuan site viral bir projedir. Bir çok büyük şirketin yaptığı viral reklam projelerini hatırlatır, reklam kanunlarını sizlere belirtirim. İleriki zamanlarda sistemi oturtursak ödül vermeye başlayacağımızı planlıyoruz.Eğer benim haklarımı anlıyor ve onları kabul ediyorsanız bu demektir ki sitemde gördüğünüz her hangi bir şey özeldir ve görünmemelidir. Bu bana ait kişisel WEB serverdir ve başkasına ait değildir. Lütfen sitemi terk ediniz.Bu sitenin sunduğu hiçbir şey, ya da olanak için sorumluluk almıyor ve kabul etmiyorum.


Sitenin sahibi olan arkadaş sisteminin aslında hiçbirşey vermeyi vaadetmediği ileride "belki" verebileceğini yazmış.Tabi bizden topladığı mail adresleri vs kişisel bilgilerin gizliliği konusunda herhangi bir teminatta vermemiş.Ayrıca sitelerinin bir reklam sitesi olduğuda sözleşmede belirtilmiş ancak neyin reklamı yapılıyor o da belli değil.

İyice araştırdım ve bu sitenin tamamiyle hit, mail vs bilgi toplamak amacıyla kurulmuş sahte bir oluşum olduğuna emin oldum.Google amca sağolsun adresi aradığında karşına o site hakkında hemen hemen herşey dökülüyor.Başka sitelerde de adamların yaptığı sahecilik açık açık yazılmış.Hatta yapılan telefon görüşmelerinin kayıtları bile var.

Bu sitenin yaptığının sonucu mutlaka savcılıkta biter boru değil 1890 kişiye ödül vereceklerini taahhüt etmiş durumdalar ama vermeyecekleri kesin :) Yayınladıkları ödül fotoğrafları bile 2.el malzemelere ait.

Siz siz olun böyle saçma sapan her sitenin ödül vadlerine inanıp kişisel verilerinizi paylaşmayın.Ödül beklerken spam maillerden başka bişey kazanamazsınız.İşin kötü tarafı mail adreslerinizin ve kişisel verilerinizin kimlerle paylaşılacağıda ayrı bir muamma.Dertsiz başınıza dert almayın derim.

Keyifli Sörfler...

18 Ekim 2010 Pazartesi


Sanal Linç

4 Yorumgaçlı Okurcan
İnternet geniş kitlelere ulaştıkça geçmişten gelen alışkanlıklarımızda sanal alemde tezahür etmeye başladı.Eskiden posta kutularına bırakılan bu duayı şu kadar kere okudum sevdiklerime kavuştum bu mektubuda 40 kişiye yolladım sende bu duayı şu kadar oku bu mektubu da 40 kişiye gönder sevdiklerine kavuş yoksa gece poponda 40 sivilce çıkar %100 çalışıyor mektuplarının yerini facebookta resmilere ya da video paylaşımlarına yazılan notlar ya da forwardla mailleri aldı.Bilmemne markasının adının açılımı şuymuş yok bu ürünün içinden deve g.tü çıkmış arkadaşım görmüş rivayetlerinin yerini photoshopla hazırlanmış resimlerin yayılması işlemi almış durumda.Kısacası biz neysek hala oyuz.Linç kanımıza işlemiş kurtulamıyoruz.

Birilerinin mabadından uydurduğu durumlarla markaların yokedilmeye çalışıldığı,uydurulan şahane yalanlarla yaratılan sanal kampanyalarla şirketlere zarar verilmeye çalışıldığı hatta alakasız insanların suçlu gibi gösterilerek itibarsızlaştırıldığı ve dahi insan içine çıkamayacak hale getirildiği bir dönemden geçiyoruz.

Geçenlerde izmirde kedi öldüren vahşi canlının başına da (Sanal Linç)aynısı gelmiş vaziyette adına siteler açılmış bu sitelerde ana avrat sövülmek suretiye ego tatminleri yapılmakta.Şahsın resimlerinin yayınlanmasını geç adamın açık adresi dahi var iyi araştırırsanız bulabilirsiniz.Utanmasalar yakaladıları yerde tertemiz edicekler.Gerçi hala başına bir iş gelmemiş olması mucuze ama :)

Şimdi diyeceksiniz ki kalkıp elin canavarını mı savunuyorsun hayır ben ortaya çıkan durumdan bahsetmek istiyorum.Etrafınızda binbir vahşet yaşanıyor günde en az 20-30 vahşice cinayet işleniyor.İzmirde 2 ayrı yerde 2 ayrı yaşlı çift katledildi kimin gıkı çıktı aileleri dışında? Binlerce hatta milyonlarca insan açlık ve hastalık yüzünden ölümle yüzyüzeyken bir kedi için kopartılan kuru gürültüyü samimi bulmuyorum.

Ben de hayvansever bir insanım hatta kendine hayvansever diyen insanların pekçoğundan daha fazla hayvan beslemiş ve sevmişimdir.Haberi okuduğumda benimde kanım dondu tüylerim ürperdi ama böylesi bir linç kampanyasına girmedim.Bu güne kadar farkettiyseniz tek kelime bile bahsetmemiştim kendisinden.

Bu konuda hassas olanlar haklılar belkide bu tepkilerinin sebebi vahşetin karşılığında komik bir para cezasıyla yırtmış olması kanunların yetersizliği.Ancak unutukları bir nokta karşılarında da bir insanın bulunduğu.O da bir can taşıyor ve kimsenin hedef gösterip başına bir iş gelmesine sebep olmaya hakkı olmadığı kanaatindeyim.Yarın öbür gün birileri çıkıpta bu adamı kenarda kıstırıp canını alsa içinizin yağları eriyecek mi kısas'a kısas yaşandığında? Yoksa bu bir cinayettir diyebilecekmisiniz? Sözkonusu canlıya acımıyorsanız onu yetiştiren ana babaya acıyın.

Tükettiğiniz hayvanların nasıl yetiştirildiği sofranıza gelene kadar ne eziyetlerden geçtiğini biliyormusunuz? Lüp lüp yuvarlamayı iyi biliyorsunuz ama.Kedi için yırtınan insanlardan kaçı bu konuda hassas acaba?

Bence yapılan en büyük hata kişiye odaklanılması.Linç yapmak yerine hayvan hakları için, hayvanlara kötü muamele yapanlar için daha ağır cezaların getirildiği bir kanun çıkartılması için çaba harcamak.Okullarda çocuklarımıza hayvanlara iyi davranılması gerektiğini öğretecek derslerin konulmasını sağlamak.

Bataklıktaki sinekleri öldürmekle sinek sorunu sona ermez.

17 Ekim 2010 Pazar


Bilge İbik'le Beyin Bronzlaştırma - Haddinde Kal

7 Yorumgaçlı Okurcan
Bu videoyu ilk izlediğimde şok oldum böyle insanlar aramızda dolanıyor diye endişeye de kapılmadım değil.Bilge hanım o derece yüksek düzeyli bir şiir yazıp seslendirmiş ki değme şair yanından geçemez.Anlayabilmek ve anlamlılaştırabilmek için en az 50 sefer dinlemeniz ve veya okumanız gerekli.Tabi o kadar dinleyip okuduktan sonra acil tarafından Mazhar Osman'a transferiniz gerekebilir baştan söyliyeyim doktor gözetiminde ve deli gömleği temin etmeden dinlemeyiniz.Geçici sanatsal algı bozukluğuna ağır psikoz ve şizofreniye neden olabilir :))) Muhteşem canlandırmaları ve kendi sesinden dinleyebilmeniz için itina ile videosunuda temin ettim.Bakışları,göz süzmeleri ve kendini sevebilme kapasitesiyle bir anda sizi kendine aşık edebilir :)

Sanırım videoyu izlememe vesile olanda lollacığımdı :)

Antika İnsan iftiharla sunar Bilge İbik'le Beyin Bronzlaştırma - Haddinde Kal




bıraktım seni,istediğin yerde özgür kal.....ama sakın ulaşma hiç ....hep orda kal.....hep orda kal......birdaha sakın hiç ulaşma.........
sanmaları sen yarattın...ben hiç yürümedim onlarla.....
herzaman gerçek asıl olan yolum du....
sen engebeli engel oldun....diken çalı çırpı....
ben onlarıda budadım attı...
geçtim gitti...
sen acizlik oldun..ilkelliği üzerime yıktın
ben onlara yumruk attım.....
cehaleti kullandın bana tuzak yaptın,
evet takıldı ayağım elim kolum,hatta çizik aldım....onuda parçaladım
sen
sen
sen
zavallı
sen
sanmalardan ibaret yalan...entrika fesat,riyakar küstah;kıskanan
haddinde kal!

Bilge İbik


Not:Bilge hanım ne kullanıyorsa ondan istiyorum :)))

16 Ekim 2010 Cumartesi


Antalya'da Yağmur ve ben

9 Yorumgaçlı Okurcan
Yağmur
Pek çok insan yağmurlu havaları sever hele romantikleri,aşıkları çılgına çevirir gökyüzünün bizlere sunduğu nimet.Tabi benim gibi hafif depresif bir melankolikseniz iş değişir normal zamanlarda bile stabil olmayan ruh haliniz tarumar olur duygularınız birbirine girer ve çarşı karışır.Uyandığımda gri bir hava ile karşılaşmak kadar nefret ettim bişey yok hele hele birde yağmur yağıyorsa değmeyin benim kederime.Bakkala çıkıp en iyi ve sadık dostum sigaramı bile alasım gelmedi içimden.Gerçi rahmetli Tanju Okan'ın dediği gibi param olmasa oda yanımda olmazdı diğer feyk dostlarım gibi ama neyde mevzumuz bu değil.

Zorlada olsa attım kendimi dışarı Antalya'nın yağmurdan sonra bir türlü kokmayı başaramayan suni topraklarında yürüdüm ama nafile tat vermedi.Eve döner dönmez en iyisinden bir banyo yaptım kendime gelmek için suyun altında geçirdiğim yarım saat biraz toparlanmamı sağladı.Çıkar çıkmaz çay sigara ikilisiyle kendime güzelce ziyafet çekmek amacıyla mutfağa seyirttim.Aman allahım ne göreyim anacığım o usta elleriyle mercimek köftesi yapıvermiş benide unutmamış bir kenara benim payımıda ayırmış.Hemen ufak br operasyonla köftelerin hakkından geldim çok dayanamadı keratalar,benim işkembe kılıklı savaş makinasının Blitzkrieg'ine karşı çaresiz kaldılar.Üzerine çay ve sigaramla birde cila çektim ki oy oy oy.Tabi bu kadar keyfin üzerine bir bokluk çıkmasa şaşardım internete bağlandım kağnı hızında.Bloğu açmak bile kabus.Neyse aklıma getirmeyeyim ki keyfim daha fazla kaçmasın.

Şimdi biraz daha iyiyim ama akşama kadar ne olur ne biter halim nice olur kestiremiyorum.Kalın sağlıcakla bol mercimek köfteli günler.

15 Ekim 2010 Cuma


Red nasıl bir film ? - Fragman

4 Yorumgaçlı Okurcan
RedUzun zamandır eğlenceli bir aksiyon filmi arıyordum.İzleyip arkasından şu neydi bu neydi diye düşündürmeyen sırf eğlendirmeye yönelik mizahi unsurların bol bulunduğu tatlı bir aksiyon filmi Red.Warren Ellis ve Cully Hamner'in yarattığı D.C comics'den çıkan bir çizgi roman uyarlaması. Aslında aksiyonu biraz daha kısmış olsalar komedi filmi bile denilebilir.Kesinlikle pişman olmayacağınızı garanti ederim kadrosu bile izlenmeye yeter olduğunun açık ispatı.Morgan Freeman, Bruce Willis, John Malkovich, Karl Urban, Julian McMahon, Helen Mirren, Mary-Louise Parker, Brian Cox, James Remar, Richard Dreyfuss, Ernest Borgnine, Jonathan Walker, Michelle Nolden, Jake Goodman, John Stead, Neil Whitely gibi isimler var bilmem anlatabildim mi? Yöntemeni ise flight plan'dan hatırladığım Robert Schwentke.Red hakkında aslında uzun uzadıya yazılacak birşey yok keyifli bir komedi-aksiyon filmi zaman geçirmek için ideal.Konumuza gelecek olursak zamanından üst düzey görevler almış emekli cia ajanı Frank Moses artık köşesine çekilmiş eski günlerinden hayli uzak sıkıcı bir hayat yaşamaktadır tek eğlencesi telefonda görüştüğü satıcı kız'dır.Günün birinde ansızın kapısına eğitimli suikastçiler gelir.Frank Moses için sakin günlerin sona erdiğinin habercisidir onu öldürmeye çalışanlar.Hayatını kurtarabilmenin tek yolu ona bu davetsiz misafirleri yollayanı bulmak ve ortadan kaldırmaktır tabiki yardım alabileceği yegane insanlar ajanlık günlerinden kalma eski dostlarıdır.

Red Red Red

Red - Fragman

14 Ekim 2010 Perşembe


Münir Özkul öldü mü ıssız acun kaldı mı?

9 Yorumgaçlı Okurcan
Münir Özkul
Bizim insanlarımızın tuhaf bir huyu var g.tten haber uydurmak.Bu gün facebook'a girdiğimda karşıma Münir Özkul'un hayatını kaybettiğine dair pek çok haber çıktı.Şaşırdım ve Türk sineması bir emektarını daha kaybettiğinden üzüldüm.Gençlik yıllarımda ve halen ara sıra izlemekte olduğum hababam sınıfının "Kel Mahmut'u Mahmut Hocası yitip gitmişti.Allahtan gazetelere hemen bakmayı akıl ettim Münir Özkul'un kızı açıklama yapmış babasının yaşadığına dair.Yüreğime soğuk sular serpildi.

Nasıl bir insan böyle saçma bir haber uydurur ki daha önce de Nejat Uygur öldü diye haber yapmışlardı.Yaşayan insanları habire öldürüp duruyorlar.Alışkanlık haline geldi heralde.

Münir Özkul'a da Allahtan şifalar dilerim.

Bu yalancı dingillere de Allah akıl fikir versin.

13 Ekim 2010 Çarşamba


Ondan bundan birazda şundan bölüm 11

2 Yorumgaçlı Okurcan
Altın Portakal*Altın Portakal'da vukuat yaşanması artık sıradanlaşmaya başladı.Önce Emir Kusturica itina ile küstürülüp üzerine birde bize düşman edilip ülkeyi terketmesi sağlandıktan sonra ikinci bomba Atilla Dorsay'dan geldi.Atilla Dorsay ilgi ve alakanın Emir Kusturica'ya kaymasından rahatsız olmuş olacak ki Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Akaydın'ı protesto ederek kendi çapında gündem yaratmış.Efendim kendisine ait bir Fotoğraf sergisi açılışı varmış kendi sergisinin açılışına yetşemeyen Atilla Dorsay onu daha fazla beklemeden açılışı yapan Mustafa Akaydın'a kızmış vay efendim benim sergimi bensiz nasıl açarsınız diye.Bizim "Aydın"lar böyle işte dünya kendi etraflarında dönüyor zannediyorlar.Be kardeşim sen kendi açılışına geç kalırsan Belediye başkanı ne yapsın saatlerce seni mi bekleyecek? Adamcağızında işi var demek açılışı yapmayıp gitse bu seferde vay efendim neden açılışımı yapmadan gitti dersiniz.İnsanlık yapıp açılışı yapıp gidince kabahatli oldu değil mi? Sen önce kendi açılışına yetişmeyi öğren sonra milleti protesto etmeye hakkın olsun.

Emir Kusturica mevzusu ise apayrı bir ayıp önce Semih Kaplanoğlu Emir Kusturica festival organizasyonunda yer alıyor diye protesto edip katılmadı.Daha sonra Kültür Bakanı Ertuğrul Günay'da aynı sebepten zaten Antalya Büyükşehir Belediyesi CHP'ye geçtiğinden beri katılmadığı festivale katılmayacağını açıkladı.Maşallah tam gelişmiş bir ülkenin Kültür Bakanı'ndan beklenen tavır.Politik olarak festivali baltalamaya çalışmaktan başka bişey değil bu.Madem protesto edecekti sayın bakan Bursa'nın AKP'li belediye başkanı birkaç ay önce Emir Kusturica'yı çağırdığında aklı nerdeydi?

Bir sanatçının düşünceleri eserlerinden önemli değildir.Emir Kusturica Altın Portakal'da kişiliği için değil sanatçı yönü sebebiyle çağrılmıştır.Verilen tepkilerin hepsi anlamsızdır.Nazım komünist diye okumayalım,Ahmet Kaya kürtçü diye dinlemeyelim,Necip Fazıl islamcı diye o şiirlerinden mahrum mu kalalım yani?

Ne de olsa Beyin Bedava...

*Milli Takım dün gece Futbol tarihine Altın Harflerle geçti :) Azerbaycan tarihinde ilk defa bizi 1-0'da olsa yendi.Senelerdir berbat oynadığımız yetmiyormuş gibi şimdi tam dibe vurduk resmen 80'lerin milli takımını izledim.Utandım karşındaki takımın toplam değeri 4 milyon euro senin taplam değerin nerdeyse 100 milyon.Bazıları kabahati Guus Hiddink'te arıyor büyük hata problemin çoğu futbolcularda.Guus Hiddink çıkıp kensidi mi oynayacak adam veriyor taktiği sahadakiler bi halt beceremiyorsa adamcağız ne yapsın?Genel olarak futbolumuzda çöküş yaşanıyor Avrupa Kupalarında doğru düzgün ilerliyemiyoruz.Ben futbol kompetanı değilim oturup bu konu üzerinde çalışması gerekenler şimdiden başlasınlar çalışmaya.Yoksa bu gidişle sokağa çıkacak halleri kalmaz gerçi bizim memlekette herşey olursunuz bir rezil olamazsınız ya orasıda ayrı :)

*Ergenekon davasında bir fasarya daha patladı :) Daha önce de Amirallere suikast davası patlamıştı.Bizim polislerin "bulduğu" Kafes Eylem Planı 2 ayrı bilir kişi tarafından deliller yeniden incelendiğinde bulunamadı.Aklı başında herkesin delil yerleştirildiği uydurulduğu bilinen davada bir gerçek daha açığa çıktı.Üzerinde aylarca türlü türlü yalanlar uyduran "Gazeteci"ler acaba bu gelişme üzerine ne diyecekler merakla bekliyorum.İçlerinden birileri çıkıp kusura bakmayın yargısız infaz yapmışız hata etmiş der mi?

12 Ekim 2010 Salı


Mimlendim Vol.11

8 Yorumgaçlı Okurcan
Her mim'de bir hayır vardır düsturuyla haraket edip hiçbirini geri çevirmediğimden bu aralar mim husunda pek bir revaçtayım.Blogdaşlarım sağolsunlar bol bol mim şeyettirerek beni hatırlıyorlar bende pek sevindirik oluyorum en son 8ex-en8 mimlemiş beni.Konusuda gayet şahane bayıldım :)

"Yaşadığımız tüm sıkıntıları geride bırakıp, sevmediğimiz insanlardan, yapmaktan daral gelen işlerden uzağa bir tatile gidiyoruz. Bizi yolcu etmeye gelmiş üstelik gıcık olduğumuz herkes. Alayına çalımlı bir bakış fırlatıp arabamıza bindikten sonra, geride kalanları çatlatırcasına müziğin sesini sonuna kadar açıp, tozu dumana katarak oradan uzaklaşıyoruz. Şimdi sizden istediğim, mimlediğim herkes bindiği arabanın resmini ve son ses açtığı şarkının adını, sözlerinden bir bölümü ve söyleyen solistin resmini yayınlayacak."



1967 Ford Mustang

İbrahim Tatlıses - Yallah Şöför

İbrahim Tatlıses

Burdan Dinleyebilirsiniz

Yallah şoför yallah ne beklisen
Yüreğimde kan eklisen
Hiç Allah'tan korkmisan
Beni yolda bırakisen
Yallah şoför yallah apar(götür) beni

Yallah şoför yallah apar beni
Kerküçeye götür beni
Yarimin gözü yoldadır
Evleri çay üstündedir
Yallah şoför yallah apar(götür) beni

Yallah şoför yallah yolda durma
Bir saat yolu beşte bitirme
Ayağın hızdan kaldırma
Geceyi üstüme getirme
Yallah şoför yallah apar(götür) beni

*** *** *** *** *** ***

Mimlerimi cellyy ve Lollacığıma havale ediyorum hadi bakalım sizleri görelim kızlar :)

11 Ekim 2010 Pazartesi


Banu - Unutulur

2 Yorumgaçlı Okurcan
Bu gün yine kapıldım nostalji rüzgarına bir zamanların en ünlü şarkıcılarından olan Banu Kırbağ'dan 1980'lerin mega hiti denilebilecek Unutulur'u dinliyorum.Sanırım 6-7 sefer oldu her seferinde ayrı lezzet.O zamanlar pop şarkıları bile oldukça anlam yüklüydü.Biraz kaliteli müzik dinleyelim kulağımızın pası gitsin.Unutamayanlar için gelsin ;)



Banu - Unutulur Şarkı Sözü

Unutulmaz deme bana unutulur unutulur
Kapanır en derin yara acısı da unutulur

Nakarat:
Bir rüyadır gelir geçer
Her aşk bir gün hayal olur
Unutulmaz denen günler
Unutulur unutulur
Bu hayat böyledir dostum
Yaşanan gün mazi olur
En değerli hatıralar
Bir gün gelir unutulur

En acı dermandır yıllar
Sen dursan da dünya döner
Kalbini dağlayan yangın
Yavaş yavaş küle döner

(Nakarat)

Ne kadar sevmiştim seni
Ölürdüm öl dediğin yerde
Gözlerimden pınar gibi
Akıp duran yaşlar nerde

(Nakarat)

Şimdi sende aşık oldun
Yanıyorsun benim gibi
Az mı yalvardım ardından
O zaman aklın nerdeydi

Hiç üzülme bu da geçer
Bir gün gelir mazi olur
Unutulmaz denen dertler
Unutulur unutulur
Bu hayat böyledir dostum
Her aşk birgün hayal olur
En değerli hatıralar
Bir gün gelir unutulur

En değerli hatıralar
Bir gün gelir unutulur
Unutulur unutulur unutulur unutulur.

Maşallah

0 Yorumgaçlı Okurcan
Maşallah

Maşallah :)))

9 Ekim 2010 Cumartesi


Ömer Hayyam - Niceleri Geldi

7 Yorumgaçlı Okurcan
Niceleri geldi neler istediler
Sonunda dünyayı bırakıp gittiler
Sen hiç gitmeyecek gibisin değil mi?
O gidenlerde hep senin gibiydiler
Bu dünya kimseye kalmaz bilesin
Er geç kuyusunu kazar herkesin
Tut ki , Nuh kadar yaşadın zor bela
Sonunda yok olacak sen değil misin ?

Ömer Hayyam

7 Ekim 2010 Perşembe


Mimlendim Vol.10 - İki mim bir arada

11 Yorumgaçlı Okurcan
Epey bir zaman önce cellyy beni mimlemişti sonra yaparım demiştim bir türlü fırsat olmamıştı üzerine Baş Harfi Ğ'de mimleyince beni ikisinide aradan çıkartayım dedim :)

Keman

İlk mim cellyy'e ait:mim konusu herhangi bir günde sevgilinizin yada olacak sevgilinizin size yapmasını istediğin sürprizi yazmak.. ama ben bu mim'i yapmak istediğim süpriz olarak yazacağım Erkek tarafı olduğumuzdan süpriz yapmak bana yakışır öyle anlaşmıştık kendisiyle.Baştan paşa paşa anlaşalım öyle süper romantik bir erkek değilimdir sonra ne kütük bi elemanmış bu demeyin.Biraz klasik olabilir.

Büyük ihtimalle 1.yıldönümüzde yapardım bu süprizi önce bir limuzinle kapısına giderdim ama gelmeden önce hemen hazırlan 5 dakikaya kapıda ol derdim ne de olsa süpriz değil mi o kapıda beklerken limuzini önünde durdurur elimde güllerle onu alırdım.Sonra daha önce rezervasyon yaptırdığım çok hoş bir manzarası olan güzel bir restoranda romantik bir akşam yemeği yerdik.Tam yemeğin ortasında keman içeri gelir en sevdiğimiz şarkıları çalardı.Bu sırada cebimden daha önce aldığım üzerinde 1.yılımıza dair birkaç kelime yazan pahalı olmayan ama çok sevimli kolye'yi boynuna takar ve hediyesini vermiş olurdum.Romantik gecenin içine limon suyu sıkmadan evine bırakırdım.

Ohh rahatladım :) yazarken bile feci kasıldım be bu romantik süpriz işi bana göre değil galiba

Misket

İkinci mim Baş Harfi Ğ'den geliyor.Çocukluk anılarımızdan birini anlatıcaz.Gerçi benimki anı değil anılar silsilesi kategorisine giriyor birkaç anı birarada

Yaşı 30 civarı olanlar bilirler bir zamanlar mahallelerde çocuklar aralarında misket oynarlardı.İşte o zamanlar sürekli yaşadığımız garip bir durum haline gelmiş anımızı anlatayım.Hep birlikte misket oynardık ismini yazmıyayım tesadüf ederde görürse ayıp olmasın dombili bir arkadaş vardı sürekli yenilirdi.Yenildikten sonra sinirlenir eve giderdi onun arkasından bu dombilinin bizden takriben 10 misli büyük olan ultradombili bakıcısı olan kız gelirdi.Bende oynayacağım diye oyunumuza girerdi.Küçücük çocuğuz gıkımızı çıkartamazdık.Sürekli yaptığı gibi hile yapar dombilinin kaybettiği misketlerin 2 katını bizden zorla söke söke geri kazanır giderdi.Tabi 2-3 sefer yaşadıktan sonra akıllandık haliyle dombiliyi yendikten sonra ultradombili gelmeden hepimiz kaçardık :)))

Mimlerimiz bu kadar birdahaki mimde görüşmek üzere hoşçakalın...

6 Ekim 2010 Çarşamba


Yeni Nesil Aydın Tiplemesi

4 Yorumgaçlı Okurcan
Kafein
Bir dünya kitabı okudunuz hatmettiniz marks,engels,Fukuyama acımadınız ezberlediniz "Aydın" sıfatını haketmek istiyosunuz sadece okumak yetmez Yeni devrin trendi Atatürk ve Dönemine eğer maça yemiyorsa İsmet İnönü'ye saldırmak.Bu iki eylemden birini sürekli yapmıyorsanız "Aydın" sayılmıyorsunuz.Ne televizyonlarda programlara çıkabiliyorsunuz ne de "yeni" medya da köşe sahibi olabiliyorsunuz.Mümkünse Fetullahçı,eski "sol"cu,liboş,dinci olmalısınız.Hele Atatürkçü,Kemalist,ulusalcı,milliyetçiyseniz o sıfata imkansız ulaşamıyorsunuz.Haftada bir kurulduğunuz köşeden kuruluş dönemine çakmazlısınız.Kemalist ve Milliyetçinin hayatta yapamayacağı bişey.

Acı olan bu "Aydın"ların yazdıklarından etkilenip onlara inanan bir kitleninde oluşmaya başlaması.Bu inanmış kitleden biriyle herhangi bir sosyal paylaşım platformunda karşılaştığınızı anlamanın en kolay yolu sözlerindeki ama bu "Resmi Tarih" yalanıdır klişesi.Arkadaşlar üşenmemişler belgeleri ve bilgileri eğip bükerek ojektif bir bakış açısından tamamiyle uzak şekilde kendilerine "Alternatif Tarih" yaratmışlar.Hesapta bizim bildiğimiz tüm tarihi gerçekler yalanmış zira hepsi "resmi tarih" anlayışı içinde yazılmışlar.Allah Allah adadolu'ya biz 1071 de değil heralde 1800'lerde girdik haberimiz yok yoksa İstanbul'u Fetheden Fatih Sultan Mehmet değilde Kavalalı Mehmet Ali paşa mıydı? Belkide biz Kurtuluş Savaşı bile yapmamışızdır toplu bir halüsünasyon görmüşüzdür.İngilizler,Yunanlılar,Fransızlar,İtalyanlar yurdun dörtbir köşesini işgal etmemiş bize yardıma gelmişlerdir bizde daha sonra onlarla oturup 5 çayında yaptığımız muhabbetler neticesinde kibarca kapıyı göstermişizdir olamaz mı? Belkide onlar sıkılıp gitmişlerdir.Aslında Ermeni çeteleri müslüman ahaliyi van sokaklarında kesmemiş camilere doldurup yakmamıştır biz ermenilerin gözü üzerinde kaş olduğundan tehcir etmişiz bu tehcir sırasında da canımız sıkıldığından katledivermişizdir.

Ermenileri tehcir etmekle itham ediliriz ama bizim balkanlardan tehcir edildiğimiz hiç söylenmez.Hatta Türk milliyetçiliği yapanların aslında Türk bile olmayan balkan göçmenleri olduğunu söyleyebilecek kadar dengesiz,müfteri ve kara cahildirler.O kadar okumuş adamların evlad-ı fatihanlardan haberinin olmaması beklenemez.Bu kadar eşşeklik ancak tahsille mümkündür başka açıklaması yok :)

Yeni "Aydın" arkadaşların ayrı bir merakı da Kuruluş döneminde demokrasi aramak.Bu günün demokrasi anlayışıyla o günü terazinin kefesine koymak.Yok efendim neden çok partili hayata geçilmemiş yok efendim devrimler tepeden inmeciymiş,halka sorulmamışmış yok kurucular jakobenmiş.Hani insan biraz tarih bilmese inanacak yahu dünyada kaç devrim halka sorulup yapılmış ki? Fransız devrimi jakoben değil midir? Rus Ekim devrimi jakoben değil midir? Hangi devrimde yapılacaklar halka sorulmuştur?

Tarih 20'lerde 30'larda iken kaç demokrasi vardı dünyada? İstiklal mahkemelerinde masumlar gümbürtüye gitmişde bilmem ne.Hangi devrim sırasında masumlarda gümbürtüye gitmedi ki? Robespiyerin giyotininin sonunda kelle dağları olmadı mı?,ekim devriminin akabinde binlerce devamında sibiryaya sürülen yüzbinlerce insan ölmedi mi? Ayrıca dünyanın neresinde kuruluş devri bu kadar fütursuzca eleşirilmekte merak ediyorum.Hani kötü niyetli olsam cumhuriyete düşmanlar diyeceğim ama dilim varmıyor.Arada bir düşünüyorum keşke Atatürk'ün hiç varolmadığı paralel bir evrene geçip bu gün Türkiye'nin durumu ne olurdu bir görsek.Pakistan "demokrasisi" ya da mısır "demokrasisi" mi olurdu yurdumuz 5-6 parça mı olurdu bir yaşayarak öğrensek.

Mevzu günümüze gelince geçmişte demokrasi arayan beylerin nedense demokrasiyle yakından uzaktan alakası yok.Silivride herhangi bir sağlam delillere dayalı suç isnadı bile olmadan yıllardır yatan insanlara karşı usulü boşverin amaç ulvi diyebilecek kadar arsızlar.Usulsüz mahkeme kararıyla yapılan dinlemelerin metinleri,gizli olması gereken davaların ifadeleri köşelerinde ve gazetelerinde çarşaf çarşaf yayınlanarak haysiyet katilliği yapılmakta.Sadece soruşturulan insanları bile kafadan hapislere mahkum ederek hem savcı hem hakim olmakta bir beis görmemekteler.

Bu yeni tiplemelerin hemen hemen hepsinin ortak noktası iktidarın beslemeleri olmaları.Tabi iş usulüne uygun olsun diye arpalıklardan doğrudan para almıyorlar.Yurtdışında yapılan konferanslardan katılım ücretleri, eşe dosta sağlanan ayrıcalıklar,piyasada yazamayacak insanların gazetelerde "abilerin" yardımlarıyla tuttukları köşelerle oldukça semirmekteler.Bu muhteremler herşey olurlarda bir tek Türk olamazlar Hrant ölür Ermeni olurlar,Bir papaz ölür hristiyan olurlar ne diyeyim Allah Bülent Ersoy'a uzun ömürler versin...

Bu yazıyı okuyan omzundan arkaya tuz atsın,etrafında 10 kere dönsün rüyasında demokrasiyi görüyor yapmayanın poposunda sivilce çıkıyor.Denedim %100 çalışıyor.

5 Ekim 2010 Salı


30 Days Of Night: Dark Days nasıl bir film? - Fragman

0 Yorumgaçlı Okurcan
30 Days Of Night: Dark DaysÇoğu zaman devam filmleri ilkinin tadını heyecanını yakalıyamaz.30 Days Of Night: Dark Days'de öyle mallesef ilk filmin orjinalliğinin üzerine yatmak,sermayeden yemek dışında ekstra bişey katmamış.Sıradan,çekiciliği olmayan bir yapıt meydana gelmiş.Öncülü olan 30 Days Of Night'ın en sevdiğim yönü gerçekçi Vampir tasviriydi diğer filmlerdeki yarı tanrısal güçlere sahip değillerdi aynı hoşluk devam filminde de mevcut tek istisna elebaşları olan kraliçe (Lilith) onuda pek abartmadan yapmışlar.Oyuncuları bir iki istisna dışında pek bilindik değil Harold Perrineau Jr.,Mia Kirshner,Diora Baird,Kiele Sanchez,Monique Ganderton,Rhys Coiro,Ben Cotton,Harold Perrineau,James Pizzinato,Katie Keating,Stacey Roy,Troy Ruptash Yönetmen koltuğunda Ben Ketai oturuyor senaryoda da aynı ismin imzası var görüntü yönetmeni ise Eric Maddison sanırım filmdeki bu havanın kaybolma nedenide yönetmenlerde yaşanan değişim.Maalesef 30 Days Of Night: Dark Days 3.sınıf televizyon filmi klasmanından öteye geçememiş.Çok daha iyi televizyon filmleri izlemiştim.Kısaca vakit kaybı denilebilir.Vampir filmlerine çok çok çok meraklıysanız o zaman izlerseniz en azından genel kültürünüz açısından faydalı olabilir :)

Konumuza gelirsek Alaska'da yaşanan 30 günlük gecede Barrow kasabasındaki katliamdan kurtulabilen tek insan Stella Olemaun orada yaşananları tüm dünyaya açıklamaya çalışmaktadır ancak ona inananların sayısı çok azdır bu çabaları vampirlerin dikkatini çeker ve doğal olarak başı onlarla derde girer ancak bu sefer mücadelesinde yalnız değildir bununla beraber rakibide eskisi gibi sadece sıradan vampirler değil vampirlerin anasıdır(lilith).

30 Days Of Night: Dark Days 30 Days Of Night: Dark Days 30 Days Of Night: Dark Days

30 Days Of Night: Dark Days - Fragman


4 Ekim 2010 Pazartesi


Aslıhan Gürbüz

8 Yorumgaçlı Okurcan
Yahşi Cazibe
Aslıhan Gürbüz'ün dikkatimi çekmesi Yahşi Cazibe dizisiyle oldu neden daha önce farkına varamamışım hayret.Hakan Yılmaz ile güzel bir ikili olmuşlar çok oyunculuğunu ise gayet başarılı buluyorum.Dizinin sıkı takipçisi değilim ama televizyonda zaplarken denk geldiğinde mutlaka izliyorum Aslıhan Gürbüz'ün Azeri lehçesi ise muhteşem bayılıyoum ya o kadar tatlı konuşuyor ki bir azeri kadar iyi desem yeridir yalan yok aynı lezzeti yakalıyorsunuz.Kendisi 16 Şubat 1982 Çanakkale doğumluymuş Mimar Sinan Üniversitesi Tiyatro bölümü mezunu Yahşi Cazibe'den önce Goncakaranfil ve Bir Bulut Olsam dizilerinde ayrıca Kanalizasyon filmindede rol almış.Hakkını yemeyelim kendisi çok tatlı balık etli Türk Kadını tipolojisine gayet uyumlu.

Bu arada hala Yahşi Cazibe'yi izlemediyseniz en azından bir bölümünü izlemenizi tavsiye ederim :)


Aslıhan Gürbüz Aslıhan Gürbüz Aslıhan Gürbüz

3 Ekim 2010 Pazar


Ondan bundan birazda şundan bölüm 10

7 Yorumgaçlı Okurcan
Pikaşu
Necip Türk büyüklerimiz bu hafta boş durmamış çok ama çok güzel konuşmuşlar inanılmaz akıllara seza.Memleketin burnunun b.ktan neden çıkmadığı ortada :) Kendi beyanlarının üzerine fazla bir yorum yapmayacağım zaten gerekte olmadığını göreceksiniz.

İlk devlet büyüğümüz Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu kendisi şöyle buyurmuş;"Din görevlimiz sadece namaz kıldıran memur değil. Sosyal hayata müdahale eden kanaat önderi olmalı" breh breh breh yahu biz devrimlerin bir kısmını din görevlilerinin camide kalması amacıyla yapmadık mı? Ne çabuk unuttunuz devrimleri? Osmanlının başına ne geldiyse ulema sınıfı yüzünden gelmedimi? Sosyal hayata müdahaleleriniz bu insanların hayatını cehenneme çevirmedi mi? Zor bela aydınlanmaya başlamışken insanlar bu yolu tıkamayın. Ne olur düşün artık bu milletin yakasından cenderelerinize hapsetmeyin.Ortaokul-Lise mezunu doğru düzgün arapça okuyamayan,anlayamayan ve konuşamayan kerameti kendinden menkul imamlar mı bu milletin önünü açacak kanaat önderi olacak? Bin senedir tüm islam alemine uyduruk hurafelerle cahiliye devrini kim yaşattı.Sizin kanaat önderliğinizi gördük en son Endonezya'da aylarca millete kıble diye başka yöne döndürüp namaz kıldırdınız.Bırakın bundan sonra Bilim Adamları kanaat önderi olsun.Yetti artık iktidar hırsınızdan gına geldi.

İkinci devlet büyüğümüz Eski Milli Eğitim bakanı Hüseyin Çelik zat-ı Muhterem buyurmuşlar ki; "Doktora yapmış biri ile ilkokul mezunu bir kişiye aynı süre askerlik yaptırmak doğru olmaz".Söze gelince demokrat ve eşitlikçiydiniz hani geçen sene benim oyumla dağdaki çobanın oyu bir mi diyen Aysun Kayacı'ya neden o kadar yüklendiniz peki rezil kepaze etmeye kalktınız her biriniz bir koldan saldırdınız? Aynı mantık değil mi? Ha çobanla oyunu bir görmeyen Aysun Kayacı ha sizin okumuşla okumamış arasıdaki askerlik süresi farkından yana olan tavrınız arada ne fark var? Demekki işinize gelince söz konusu olan oy olunca "Salon Demokratı" çizginizden kayıp basbayağı ayrımcılık yapabiliyormuşsunuz.Aysunun Suçu ne idi?

Üçüncü ve son devlet büyüğümüz Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan son dahiyane sözü tam bomba;“Bizde ne yazık ki üniversiteye yerleşen öğrenci hayatının artık garanti altına alındığına inanıyor. Dünyanın hiçbir yerinde her üniversite mezunu işe yerleşir diye kural yok” olmuş.Madem öyle ne diye habire yeni üniversite açıyorsun diye sormazlar mı adama? Madem iş bulamayacak elimizdeki mezunlar yeni "işsiz üniversiteli" yaratmaya ne hacet.Ya iş yaratın bu insanlara ya da yeni üniversite açmayı bırakın.Açın meslek yüksek okullarını insanlar iş öğrensinler.Millet canını dişine takarak biriktirdiği paralarla çocuklarını dershaneye, kazanırlarsa üniversiteye yolluyor yazık değil mi bu insanlara? Biraz tutarlı olun insaf yahu.Tabi hazretin kendisinin tuzu kuru arkadaşının sözde "bursuyla" okuttu çocuklarını herbirini iş güç sahibi etti geri kalan başının çaresine baksın.

Allah hepimize sabır ve Akıl fikir ihsan eylesin.İhtiyacımız var

2 Ekim 2010 Cumartesi


Kesin dönüş

9 Yorumgaçlı Okurcan
TaşınmakTaşınmak zor zenaat azizim.Öncelikle eşyalarını toplayacaksın sonra güzelce paketleyip kolilere istif edeceksin.Kolileri düzgün yerleştirmez ve içinde ne olduğunu yazmazsan taşıyan adamda içinde ne olduğunu bilmediğinden kırığın çıkığın çok olur iş bittiğinde.Düzenli tertipli bir çalışmanın ardından varacağın yerde yine aynı özenle açacaksın kolileri ve eşyalarını yerleştireceksin yepyeni bir düzene geçeceksin.Ekim geldi dolayısıyla bize kesin dönüş yolu göründü Ankara'ya, büyük bir aksilik çıkmazsa önümüzdeki ay eski minnacık odamdan yazıyor olacağım şimdikinin yarısı ya eder ya etmez.Tabiiki bir süre afallayacağım yeniden adapte olana kadar.Havasına suyuna insanına kışının ayazına.İşim zor anlayacağın gerçi dönüş yapacağım yer doğup büyüdüğüm yer bile olsa kolay olmayacak.Ne zaman taşınsam bir tuhaf oluyorum zaten kendime gelmem uzun sürüyor. Benim gibi alışkanlıklarına sıkı sıkıya bağlı yaşayan bir insan için taşınmak harbiden zor ve külfetli.Arkada bırakılacak hatıralar, dostluklar,yürekteki yaralar da cabası...

Antalya'ya alışamadım bir türlü, millet bayılıyor yazları gelmeye de temelli kalınca insanı bayıyor.Gece dışarı çıkmak ve denize girmekten başka bir etkinlikte bulunamıyorsun.Benim gibi gece dışarı çıkmaktan hoşlanmayan biri içinde deniz deniz nereye kadar.Kar yağmayan memleketi napayım ben.

Dün eşyalarımın bir kısmını kolilerken aklıma bunlar geldi.Maalesef chip-pcnet-level karma dergi kolleksiyonumun tamamını atmak zorunda kaldım Ankara'daki evde onları koyacak yer bulamam.Amma ağırmış mübarekler 6 koca poşet dolusu dergi her biri lök gibi ağır içine 3-5 dergi daha atsam yerinden kalkmayacak.Ayrılmak kolay olmadı tabi herbirinin sayfa sayfa okumuşum, okurken neler düşünmüşüm, üzerine hatıralar işlemiş.Anılardan ayrılmak gibiydi adeta.Gerçi tek tesellim eski lemanlarımımdan ayrılmak zorunda kalmamak oldu hepsi koli içindeydi ve o kadarda ağır değillerdi.Ankaraya dönüşte güzelce kolisinden çıkartıp üzerine ağırlık koyarak düzeltmem gerekecek ama olsun o kadarcık.

Bu ara ufak tefeği topluyoruz henüz bir yoğunluk,karmaşa ve telaş yok.Kiracımız henüz taşınmış değil bir çıksında hayırlısıyla daha taşıma şirketi bulunacak fiyatta anlaşılacak buradaki elektirik su kapatılacak telefon ve tabiki adsl öbür eve transfer ettirilecek.Bi dünya tatava.Yakında başımı kaşıyacak vakit bulamayabilirim.Offf offfff biri şu ışınlanma olayını icadediversin lütfen.

Bir an önce yaşansada bitse :)

Ömer Hayyam - Sarhoş

0 Yorumgaçlı Okurcan
Gül de şarab da bilene güzel gelir;
Sarhoş olmayan için sarhoşluk nedir?
Cebi boş gönlü dolu olmayan kişi
Her şeyden geçmenin tadını ne bilir?

Ömer Hayyam

1 Ekim 2010 Cuma


Machete - Monsters İnceleme 2 film birarada - Fragman

4 Yorumgaçlı Okurcan
Machete Monsters

Aslında Machete ve Monsters filmini ayrı ayrı inceliyecektim ama monsters'de machete'de beni hayal kırıklığına uğrattığından ikisini birden kısa kısa yazayım dedim.

Machete:Robert Rodriguez bu sefer beni üzdü açıkçası.Ben çok daha iyi bir film bekliyordum umduğumu bulamadım.Danny Trejo,Jessica Alba,Robert De Niro,Michelle Rodriguez,Lindsay Lohan'ı oynattığına yazık olmuş.Oyunculuk konusunda söylenecek söz yok Allah var adamlar çatır çatır oynamışlar vasatın sebebi konu ve işleniş.İzlenmez mi diye soracak olursanız tabiki izlenir ama heralde ben yine fazla beklenti içine girmişim sükut-u hayalimin sebebi bu.Kan,şiddet ve seks satarın ötesine geçmemiş machete, bol bol kan ve güzel hatunlar var.Konuya gelelim machete meksikalı bir polis memurudur uyuşturucu mafyasının satın alamadığı ezemediği nadir polislerden.Bir baskın sırasında yakalanıyor ve gözlerinin önünde karısı mafyanın başı (Steven Seagal) tarafından katlediliyor.Mafya Machete'yi yaralı halinde yaktıkları evde bırakıyor.Daha sonra machete teksasta ortaya çıkıyor kaçak göçmen olarak yaşıyor günlük işlerin peşinde koşuyor.Bir gün kiralık katil olarak tutuluyor takip eden olaylar machete için intikam fırsatına dönüşüyor.

Monsters:İzlediğim en dandik,en sıkıcı ve en komik yaratık figüreri olan filmlerden biri desem heralde yeter anlatmaya (Yaratıklar bildiğin ahtapot yahu).Takriben 1.5 saat süren sıkıntı ve eziyet.İMDB notunun 7.1 olmasına güvenip izlemiştim belli oluyorki bundan böyle İMDB notuna da güvenilmez.Heralde figüranlar için İMDB'ye girip yüksek puan versinler diye ekstra bütçe ayrılmış :)Film izlerken uyumaya bayılıyorsanız birebir ama harbi bilim kurgu ve aksiyon arıyorsanız sakın izlemeyin ve izletmeyin.Başrolde iki tanınmamış isim var Whitney Able ve Scoot Mcnairy zaten filmde bu iki karakterin aralarındaki saçma sapan ve gereksiz dialoglar üzerine kurulmuş etraftaki diğer oyuncular süs olsun diye var desem yeri.Filmin tek güzel tarafı hakikaten iyi yansıtılmış atmosferi.Hem filmi yöneten aynı zamanda da görüntü yönetmeni olan Gareth Edwards'ı sadece bu konuda tebrik edebilirim.Konusunun kaynağı klasikleşmiş olan "nasanın bi halt karıştırmasına" dayanıyor.Nasa güneş sistemimizde yeni bir yaşam kaynağı keşfediyor tabi doğal olarak buraya bir uzay aracı gönderiyorlar numuneleri toplayan uzay aracı dünyaya dönerken ABD ve Meksika arasında bir bölgeye düşüyor.Kazanın ardından bölgede yeni yaşam türleri peyda oluyor.Yaratıklardan korunmak amacıyla bölge karantinaya alınıyor.Amerikalı gazetecimiz burada sahneye çıkıyor patronun kızını kurtarıp amerikaya dönmeye çalışıyorlar fakat yaşadıkları talihsizlikler onları karantina bölgesinden geçmek mecburiyetinde bırakıyor.

Machete Fragman



Monsters Fragman

Yeni kayıtlar Önceki kayıtlar Anasayfa