Ne Mutlu Türküm Diyene

30 Mayıs 2011 Pazartesi


Stockholm Sendromu etkisindeki ülke Türkiye

3 Yorumgaçlı Okurcan
zulüm
İlginç bir ülkede yaşadığımız kesin aslında uzun zamandır aklımın bir köşesinde varolan bu kuşku Emre Kongar'ın son kitabı İçimizdeki Zalim'i okudukça yerini kesin kanaat'e bıraktı evet maalesef biz milletçe (En azından büyükçe bir kısmımız) Stockholm Sendromu mağdurlarıyız.Zalimlerin bize ettikleri zulümler karşılığı onlara bağlılık hissediyoruz.Başımızda bulunan ne kadar zalimse biz de o kadar yoğun bir sadakat hissediyor peşinden gidiyoruz ve bu durum maalesef eğitimli ya da cahil ayrımı olmaksızın insan psikolojisi gereğince her kesimde oldukça yaygın.

Aslına bakarsanız içinde yetiştiğimiz ortam bizi buna zorluyor zira küçüklükten başlayarak hepimiz zulmün çemberinden geçerek büyüyoruz.Bu şekilde yetişen bireylerin bir kısmının bile demokrat olabilmesi gerçekten mucize.Sadece içimizde bulunan şanslı bir azınlık zulme uğramadan insanca bir ortamda yetişme şansına sahip.Onların da çoğunluğu bize zulmeden zümrenin şanslı veletleri yani doğuştan haklı olanlar.

Büyüklerin varken sana söz düşmez,bir konuda fikir beyan ederken sus konuşma demek,karşı çıktığında saygısız olmakla itham edilmek hatta dayakla ödüllendirilmek bizim toplumumuzda çok yaygın davranışlar.Kızını dövmeyen dizini döver diye atasözü bile var daha ne olsun.Böyle yetişen insanlar doğal olarak büyüdüklerinde atalarından daha da zalim bireyler oluyorlar.Kendilerini yönetecek olanı da içlerindeki en zalimlerden seçiyorlar.Dolayısıyla milletçe zulmün bağımlısı ve zulmün getirdiği güce tapan insanlara dönüşüyoruz.Seçimle başımıza gelenlerin zamanla tiranlaşmalarına göz yumuyor hatta teşvik ediyoruz sonunda öyle muktedir oluyorlar ki çaresizce yaşananları kabullenip onların kulu kölesi haline geliyoruz.Korkumuzdan onlara karşı gıkımız çıkmıyor çıkaranların da sonu destek bulamadıklarından doğal olarak hüsran oluyor.

"Aydınlarımız" (Bir kısım gerçek demokratlar hariç) da bizden pek farklı değil sonuçta aynı toplumun arızalı ürünleriyiz.Hatta pek çoğu standart birey profilinden daha fanatikler.Bulundukları mevkiyi korumak için bireyden daha sert bir biçimde zalimi koruma eğilimindeler.Kraldan çok kralcı olmak deyimi bu şahsiyetlere bire bir uymakta.Yahu aydın denen insan hiç sansürü destekler ve onu aklamaya çalışır mı bizde oluyor :) Hapislerde sürünen insanların haklarını savunacaklarına başlarına gelen haksızlıkları görmezden geliyor hatta mevzuyu saptırıp "usul önemli değil efenim amaç ulvi" denilebiliyor.Örneğin tek suçuları başbakanın karşısında parasız eğitim istemek olan öğrenciler 14 ay geçmiş tutuklu mapus damlarında çürümekte "aydın" zat-ı muhteremlerin umrunda değil.

Hak arayan işçilerle memurlar,ücretsiz eğitim ve özerk üniversite isteyen öğrenciler polisin copları altında inim inim inler,fakir halk daha da fakirleşir,muhaliflerin uydurma kanıtlarla açılan davalarla senelerce içerde tutulur,toplumun geniş bir kesimi dinlenme kuşkusuyla ve hapis tehtidiyle terörize edilirken iktidarda olan partilerin ülkeyi yönetmeye devam etmesi ve bu zulmün sonuçları oylara neredeyse hiç yansımaması mantıklı olarak Stockholm Sendromu dışında başka ne ile açıklanabilir ki?


Durmak yok uyumaya devam,çok taze biber gazı ve turfanda cop geldi denemesi bedava vesselam.

Not:Emre Kongar - İçimizdeki Zalim mutlaka okuyun oldukça aydınlatıcı.

28 Mayıs 2011 Cumartesi


İncir Reçeli izlenesi bir film.

2 Yorumgaçlı Okurcan
incir_receli
Genelde romantik filmleri izlemem ancak hakkında o kadar güzel söz duyduktan sonra İncir Reçeli'ni izlemek farz olmuştu ve nitekim dün gece oturup seyrine daldım.Başlarında bir miktar sıradanlık havası olan film eğer sabredip ortalara gelirseniz sizi derinden sarsacak garanti hele sonlarına doğru gözyaşlarınıza hakim olamayabilirsiniz mendilleri hazır edin.Yönetmen,yapımcı ve senaryo sahibi aynı isim Aytaç Ağırlar kendisini tebrik etmek isterim uzun zamandır böylesi güzel bir türk filmi izlememiştim çok kaliteli bir işe imza atmış.Başrollerdeki Melike Güner (duygu)'in oyunculuğu biraz samimiyetten yoksun gibi gelse de tam tersi Sezai Paracıkoğlu (metin)'nun rolünü gayet iyi benimsemesi sayesinde bir nebze olsun denge yaratıyor ancak yan roller biraz süs gibi kalmasaymış daha iyi olabilirmiş :) Daha fazla inciğin boncuğuna dalmayayım da filmin tadını kaçırmayayım benden tavsiye sevgilinizle beraber izleyin :) Konumuza gelirsek "Metin 30’lu yaşlarında hayatını TV’lere skeç yazarak kazanan bir adamdır. Yine yazdığı film senaryolarından birinin reddedildiği günün akşamında müdavimi olduğu barda, hayatını tümüyle değiştiren Duygu’yla tanışır. Duygu ve Metin bir masala başlarlar ama sonu başından belli bir masaldır bu"

incir_receli incir_receli incir_receli

İncir Reçeli Fragman


27 Mayıs 2011 Cuma


on′dan sonrası

0 Yorumgaçlı Okurcan
can_yucel
Hani bazı şehirler vardır ya saat 10′dan sonra kimsecikler olmaz...
İşte senden sonrası on′dan sonrası...


Can Yücel

26 Mayıs 2011 Perşembe


Ömer Hayyam - Ömrümüzden bir gün

4 Yorumgaçlı Okurcan
Ömrümüzden bir gün daha geldi geçti;
Derede akan su, ovada esen yel gibi.
İki gün var ki dünyada, bence ha var ha yok:
Daha gelmemiş gün bir, geçmiş gün iki.

Ömer Hayyam

25 Mayıs 2011 Çarşamba


Terra Nova çıksada izlesek gari

0 Yorumgaçlı Okurcan
Terra_Nova
Yeni bir projede Steven Spielberg'in adını duyunca insan ister istemez heyecanlanıyor.Koskoca Spielberg boş işlere imza atmaz tabiki .Terra Nova'nın yayınlanmaya başlayacağı bu sonbahardan itibaren dizi piyasasını sallayacağı açıkça ortada.Kadroda tanıdık simalar da olacak.Daha ne olsun bundan iyisi şamda kayısı değil mi efenim :)

Konusu pek orjinal değil ancak bu bile dizinin güzelliğini gölgelemeye yetmiyor.Gelecek yüzyılın sonlarında dünya'nın yaşanamaz olması üzerine insanlar geçmişi değiştirerek geleceği düzeltmek hatta yeni bir başlangıç amacıyla zamanda yolculuk yapar milyonlarca yıl önceye giderler ve oraya koloni kurarlar.Ancak hiçbirşey bekledikleri kadar kolay olmayacaktır.

İlk üç bölümü izlemeden baştan çok büyük umutlar beslemek pek doğru olmasa da Steven Spielberg ve Peter Chernin'in yapımcılığını üstlendiği Terra Nova bence kaçmaz.

Terra_Nova Terra_Nova Terra_Nova

Terra Nova Fragmanı

23 Mayıs 2011 Pazartesi


Şampiyon olmak ya da olmamak işte bütün mesele bu

2 Yorumgaçlı Okurcan
Fenerbahçeİki sefer ucundan döndüğümüz şampiyonluk kupasını nihayet aldık :)Ligin İlk yarısında yüreğimizi ağzımıza getiren Fenerbahçe 2.yarıda 9 puan geriden başladığı yarışa neredeyse mucize diye nitelendirilebilecek bir başarıya imza atarak hiç yenilmeden şampiyon oldu.Sezon boyunca çok mu iyi oynadı tabiki hayır pek çok maçta ite kaka galibiyeti elde etti.Açık ara kazandığı maçlarda bile ne zaman gol yiyeceğiz diye elimiz böğrümüzde izledik.Hele son sivas maçında insan kendisini paralar diye beklediği oyuncular sanki bitsede gitsek triplerinde değilmiydi çıldırmamak içten bile değil.İtiraf etmek gerekirse lig boyu ara sıra Aykut Kocaman'ın başaramayacağını düşündüğüm zamanlar da oldu.Zaman beni haksız çıkardı lakin yanıldığım için hiçte üzülmedim.Alex'i ayrıca tebrik etmek lazım adam resmen takımın yarısı o oynadığı zaman seyrine doyum olmuyor.Şampiyonluktaki golleri ve asistleriyle büyük payı yadsınamaz.

Bugün izlediğim sevinç gösterileri taraftarın futbolda başarıya ne denli hasret olduğunu açık açık ortaya koydu.Muhteşem şampiyonluk kutlamalarına diyecek söz yok bizimkiler işi iyi biliyorlar vesselam :) Umarım seneye geçen yıl yapılan gibi isabetli olup olmadığı tartışılmayacak sağlam transferler yaparak başlayabiliriz.Avrupada bize başarı getirecek kaliteli sporculara ihtiyaç var hele hele kulübün gelirleri böylesi yükselmişken paraya kıyıp ses getirecek oyuncuların alınması şart.

Basketbolda ve voleybolda kazanılan kupalar futbolun yerini tutmuyor ne yazık ki.İnşallah önümüzdeki günlerde erkek basketbol takımımızda şampiyonluk ipini göğüsleyebilirse 5'te 5 yaparak hiçbir kulübe kolay kolay nasip olmayacak bir başarıya daha imza atacağız.

18.Şampiyonuğumuz kutlu olsun :)

22 Mayıs 2011 Pazar


Hani kıyamet kopuyodu noldu ona?

3 Yorumgaçlı Okurcan
kiyamet
Ben bu insanoğlunun beyinsizliğine hiç şaşırmıyacağım bundan sonra.Güya kıyamet kopuyordu 21 mayısta noldu yoksa koptu da haberimiz mi olmadı ? Tarih şaşar diye bir gün de avans verdim halbuki herşey yerli yerinde duruyor hâlâ :) Töbe haşa hesapta Tanrı dünyaya inecekti :) Hadi hristiyanları geçtim bizimkilerde kapıldılar bu dalgaya. Hatta mistisizm'e yer veren yerli internet sitelerinin bir kısmında da benzer bir iddaa ayetlere falan dayandırılarak verilmişti.Öyle olunca bizim sosyal medya da da geniş yer buldu :) Şimdi ne olacak attınız tutmadı hangi yüzle insan içinde gezeceksiniz ?

18 Mayıs 2011 Çarşamba


19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı'mız Kutlu Olsun

1 Yorumgaçlı Okurcan
19 Mayıs

Bu özel günde en sevdiğim yazarların başında gelen Yılmaz Özdil'in bir yazısını paylaşmak geldi içimden bu günki şartlar göz önüne alınınca yazının içeriği de ayrı bir anlam taşıyor.

19 Mayıs

- Yav bırak Mustafa abi yaa, sen mi kurtarıcan memleketi Allah aşkına!

- Ama işgal zırhlıları...

- Boşver şimdi sen işgal zırhlılarını filan... Gün gelir, memleketin malını mülkünü tapusuyla İngiliz’e satar bunlar.

- Yok canım!

- Yeminle söylüyorum, İngiliz vatandaşı bakan bile getirip koyarlarsa şaşma.

- Ama ahval ve şerait...

- Güzel abim yaranamazsın... Bak şimdi binicez bu dandik gemiye, taaa Samsun’a gidicez, savaş, boğuş, kendimizi paralayacağız, diyelim becerdik, devrim mevrim, anlata anlata dilinde tüy bitecek, sonra sen kahırdan ölücen, önce biraz ağlıycaklar, sonra gene "Son Osmanlı Padişahı" diye pankart açacaklar, mezarında dönücen.

- Saltanat kalsın diyosun yani...

- Alışmadık kıçta don durmaz abi, egemenlik megemenlik vereceğine, iki çuval kömür ver, daha iyi... Aha buraya yazıyorum, açlıktan nefesleri kokarken padişahlarına saltanat uçakları alırlar, bu gemiyi de jilet yaparlar, söylemedi deme.

- Efkárlandım be...

- Yakma o cigarayı gözünü seveyim, yarın öbür gün belgesel yaparlar, keş gibi gösterirler seni haberin olsun.

- Hal çaresi nedir peki?

- Al padişahın kızını, yırtalım.

- Millet ne olacak?

- Onlar da ulemaya sorsun artık ne olacaklarını, bize ne, kendi düşen ağlamaz.

- Laik olmasınlar mı, birey olmasınlar mı, kendi lisanları olmasın mı, şıhlara şeyhlere mi bırakalım kaderlerini?

- Bak ne güzel söylüyorsun, kader der geçerler, takalım takkemizi bakalım dalgamıza, iş çıkarma başımıza...

- İyi de, yazık olmaz mı?

- Asıl bu yaptığını yaparsan yazık olur... Bazıları sana inanacak, etkilenecek, senin fikirlerini yaşatmaya kalkacak, hayatları kayacak, evleri basılacak, içeri tıkılacaklar, kimine saçını örtmediği için fahişe diyecekler, kimine milletin malını Arap’a satmayın dediği için komünist diyecekler, kimine Ne Mutlu Türküm Diyene dediği için faşist diyecekler, darbeci diyecekler... Yorma ahaliyi, kula kulluk edelim, rahat edelim.

- Yok arkadaş, ben bi deniycem.

- E sen bilirsin.

Yılmaz Özdil

16 Mayıs 2011 Pazartesi


Filtrelize edilmiş hayat

4 Yorumgaçlı Okurcan
Sabah her zamanki gibi erkenden uyandı niyazi uzaktan sevimli kuş cıvıltılarını duyuyordu güneş ise henüz nazlı nazlı yükselmekteydi.Kalktı elini yüzünü yıkamaya gitti aynaya baktığında bir önceki gece belli belirsiz eline gelen sivilcesinin aynadan görünmediğini farketti.Elini attı hâlâ tatlı sert yerinde duruyordu malum şahıs ancak aynada görünmüyordu bir anlam veremedi ama üzerinde de fazla durmadı,.Odasına tekrar dönüp okul kıyafetlerini giydi o sene Milli Eğitim Bakanlığı tarafından izin verilen renklerde devlet baba ücretsiz vermişti.Kahvaltısını ederken haberleri izlemeye koyuldu sabah haberlerinde tonton ve sevimli bir sunucu Toplum Hayatını Düzenleme Kurulunun yeni aldığı karar neticesinde önceki gece itibariyle aynaların yüzlerdeki sivilce ve bilimum lekeyi göstermesinin engellendiğini ve bu engellemenin faziletlerini anlatıyordu.Kahvaltının ardından banyoya giderek okul tarafından izin verilen şekilde saçlarını taradı ardından çantasını aldı yeni ayakkabılarını giydi eskiden rengârenk ayakkabıları olduğunu hatırladı hayal meyal.Uzun zamandır herkesde sadece Toplum Hayatını Düzenleme Kurulunun izin verdiği renklerde düz ayakkabılar vardı.

Dışarı çıktı öğrencilere tahsis edilmiş yoldan çıkmadan servisine bineceği noktaya doğru yola koyuldu.Az ileride koyu lacivert giyinmiş belinde copu ve biber gazı ile THDK Görevlisi vardı.Gülümseyen bir yüzle gitmesi gereken yönü işaret etti.Herzamanki güzergahları bu gün için değiştirilmişti.Gece vakti Yeniden Özgür Türkiye Örgütünün Spreyle Yazı Yazma Kanadı öğrencilerin güzergahına anarşist ifadeler içeren yazılar yazmıştı.Yazılar silinene kadar sokak kapatılmış sokakta yaşayan halkın iyiliği için pencereleri ve camları açmaları yasaklanmıştı.Niyazi servisinin geleceği noktada beklemeye başlamıştı aklından neden iki saat uzaktaki haymanada bir okula gittiğini geçiriyordu.Ya haymanadaki çocuklar onlar daha kötü durumdayı onlar kızılcahamam milli parkı içinde kurulmuş okullara gitmek zorundaydılar.Kızkardeşi ise uzun zamandır bâlâ'daki yatılı kız yetiştirme okulunda okuyordu sadece yaz ve sömestri tatillerinde görüşme şansları vardı onu çok özlüyordu ve hâlâ neden kızların şehir dışarısında ayrı okullarda yatılı okuduğunu çözememişti.Servise bindiler ve usulca sabahın ilk ışıklarıyla yola koyuldular tüm yollar okula giden çocukları taşıyan servislerle kaplıydı.

Uzun süren yolculuğun ardından sabahın mahmurluğunu taşıyan gözlerle okulun kapısından içeri girdiler.Binaya girmeden önce köşede tek ayak üzerinde duran saçlarını düzgün taramamış ya da farklı kıyafetler giyerek okula gelen haylazları gördü içinden yazık ilerde anarşist olur bunlar diye geçirdi.İlk dersleri Tarih'ti çantasından onaltı sayfalık Dünya Tarihi kitabını çıkardı.Talim Terbiye Kurulu ve Toplum Hayatını Düzenleme Kurulunun ortaklaşa hazırladıkları ders kitapları insanları şiddete yöneltebilecek ve anarşist fikirler aşılayabilecek ifadelere yer olmadığı gerekçesiyle yeniden düzenlenmişti.Savaşlar,anlaşmalar çekilen çileler yerine sadece devletlerin kuruluş tarihleri verilmiş kurucularının isimleri ve yerleri belirtilmişti yıkılma tarihleri ise anarşiye yolaçabileceği gerekçesiyle yazılmamıştı bile.Bir sonraki ders Matemetikte sınav vardı 1 saat boyunca harıl harıl uğraştı ancak test usulü sınavdan pek umutlu değildi sınıftaki babası partide çalışan arkadaşlarının 5 dakika sonra sınav kağıtlarını verip çıkmalarına hayret etmişti.

Akşam olduğunda yorgun argın servisin yolunu tuttu niyazi.Aklında neden eskisi gibi renkli ayakkabılar giyemediği vardı neden Toplum Hayatını Düzenleme Kurulu siyah,mor,kızmızı gibi renklerin kullanımını yasaklamıştı bilmiyordu.İçindeki o renklere karşı olan özlem hiç dinmemişti.Arkadaşlarına da sormaya korkuyordu geçen yıl böyle konular hakkında soru soran arkadaşı Ahmet THDK Görevlileri tarafından aynı gün okuldan götürülmüştü.Başına ne geldi yaşıyormu hala bilmiyordu niyazi her sabah servise binerken onun yüzünü bir gün yeniden görmeyi umut ediyordu.Eve dönerken sabah kapatılmış olan tercihli yoldan geri döndü sokak temizlenmiş belediye ekipleri tarafından yeniden boyanmıştı ancak aceleyle yapıldığından ucundan kıyısından belli belirsiz seçilir gibiydi okumaya çalıştı 3-5 harfini söker gibi oldu S.n..r. So. yazıyordu ancak aradaki harfleri çıkartamadığından kelimeleri ne olduğunu anlayamamıştı.Meraklı gözlerle duvardaki yazıyı okumaya çalıştığını gören THDK Görevlisi yanına yaklaştı ve ikaz etti.Korkup hemen uzaklaşan niyazi eve dönünce internetten öğrenmeye karar verdi neydi bu kelimeler neyi anlatıyordu.Yol boyu aklında dönüp durdu okuduğu 3-5 harf neden yazmışlardı duvarlara o yazıları.İkinci kelime son'a benziyordu ama neye son demek istemişlerdi acaba.

Eve geldi çantasını attı ve bilgisayarın başına geçti.Kimlik numarasını yazdı açılan bilgisayarından devletin uzun zamandır kullanmayı halkın iyiliği için zorunlu kıldığı Devlet Arama Motoruna S.n..r. So. yazdı karşısına "Aradığınız kelimeyle ilgili bir sonuç bulunamamıştır" yazısı çıktı.Niyazi iyice şaşkınlığa kapılmıştı nasıl olurdu koca arama motoru şu kadarcık harfi anlamlandıramazdı halbuki dünyanın en ileri arama motoru olduğu söylenmekteydi.Gerçi zararlı kelimeleri filitre ediyordu ama olsun bu zamana kadar aradığı herşeyi bu aramam motoru sayesinde bulmuştu.Demekki duvara yazılanlar gerçekten zararlı şeylerdi.Yoksa kesinlike ne olduğunu öğrenebilirdi.

Ailesiyle beraber oturup yemek yemeye başladılar o sırada haberlerde o gün mahallelerinde yaşanan olaydan bahsediliyordu.Olayın failleri yakalanmış ibret-i alem için televizyonda yüzleri gösteriliyordu gözucuyla televizyona bakarken tanıdık bir sima farketti niyazi.İyice dikkat kesilince yakalananlardan birinin Ahmet olduğunu anladı sonunda ahmet okuldaki haylazlar gibi zararlı fikirlere kapılıp anarşist olmuştu.Utanmadan anarşist fikirlerini duvarlara yazıp insanların beynini bulandırmaya çalışmış ve yakalanmıştı.İyi olmuştu pis anarşiste.

Uzun zamandır anarşistleri toplama kamplarına atıyorlardı Ahmet orada kendisi gibi özgürlük,adalet isteyen kötü insanlarla beraber ömür boyu maden ve taş ocaklarında çalışacak kirli fikirlerini yayamayacaktı.Niyazi derince bir iç çekti ohh dedi Allahım iyiki beni korudun bu zehirli fikirleriyle beni de yanına çekseydi şimdi onun yanında bende olabilirdim diye düşündü o zaman ailesi ne olurdu yüce devletin himmetiyle onun kapısında çalışan babası işsiz kalır zor bela geçindikleri hayatları hepten zindana dönerdi kör şeytana sövdü,kulağını çekti ve tahtaya üç kere vurdu.Ardından gidip uykuya daldı.Rüyasında gördüğü gül'ün ve üzerindeki uğur böceğinin kırmızı olması gerekirken neden turuncu olduklarını ise hiç çözemedi...

Cemo
16.05.2011

15 Mayıs 2011 Pazar


Şiir nedir ? Nasıl güzel şiir yazılır?

0 Yorumgaçlı Okurcan
Eğer siz de amatörce şiir yazıyorsanız ancak yazdığınız şiirler içinize sinmiyorsa,bir türlü doğru kelimeleri bulamıyorsanız ya da istediğiniz duyguyu yansıtamıyorsanız mısralarınızda ve nasıl daha iyi şiir yazılabileceğini merak ediyorsanız doğru yerdesiniz.Paylaştığım video'da bu konu hakkında detaylı bilgi mevcuttur.İzleyiniz ibret alınız :)



Teşekkürler kingodiscotv

13 Mayıs 2011 Cuma


Facebook falan çirkin teknoloji

4 Yorumgaçlı Okurcan
teknolojiÜnlü bir türk büyüğünün de dediği gibi "Şimdi Facebook'ta falan, yahu bunlar çirkin teknoloji. Bu Facebook filan, falan bu tür sayfalar bunlar çirkin, berbat. Herkes adına buralardan her türlü ahlaksızlık yapılabilir" evet okurcanlar adam haklı dağılabilirsiniz.

Biz gafiller herzaman olduğu gibi batının teknolojisiyle beraber ahlaksızlığını da aldığımızdan mütevellit teknoloji zinhar caiz değildir.


Misal araba denen gavur icadı pek tehlikeli bir teknoloji neden efenim çünkü alkol denen hem haram hem zıkkımı alıpta direksiyona geçersek nolur kaza olur pek çok canlar ziyan olur,kaybedilir.Ayrıca bu araba denen gavur icadı seyyar olduğundan cenabet işlerde kullanılmak suretiyle günaha girilebilinir station olanı var yarı ticari arkası geniş olanları var gençlerimiz uçkuruna düşkün alırlar kızları mazallah kuytuara tenhalara götürüp zevk-ü sefa alemlerine dalabilir günaha girebililer değilmi? O nedenle ne yapıyoruz hemen arabaları satıyoruz ve at alıyoruz ancak zinhar at arabası olmaya aynı gaye ilen kullanılabilir.Siz en iyisi deve alın onun arabasıda yok hem hörgücünde 2 kişide taşınmaz günaha da girmezsiniz.

Misal telefon, aslında iletişim için kullanılan iş bu teknoloji avratları rahatsız etmek içün ve "sanal tenasül" faaliyetlerinde kullanılabilir.Hatta edepsizliğin dibine vurulup bir başkasının taklidi yapılmak suretiyle insanlar kandırılabilmekte dolandırılabilmektedir.Hele hele cep telefonu mazallah o hepten yasaklanmalı taşıyanlar anında zindanlarda çürümeye terkedilmelidir.Neden çünkü çoğunun üzerinde kamera var mazallah kızlarımızın avret yerleri kamerayla çekilmek suretiyle günaha girilmekte internet denen, densiz ve çirkin teknolojiyle yayılmakta, kitlesel günahlara sebep olunmaktadır.Telefon yerine eski sistem olan posta güvercinine geçilmelidir değil mi? Hem daha güvenli kimseler sizi dinleyemez. Güvercinlere de yazık onlarda canlı hem rabbimiz onları sebepsiz yaratmamış haberleşmemiz için bizlere bahşetmiştir güvercin besleyin sevap kazanın neden gavur icadı şeylere tenezzül ediyoruz ki çirkin teknolojiler falan gereksiz şeyler bunlar.

Durmak yok uyumaya devam Facebook falan çirkin teknolojiler bunlar vesselam :)

11 Mayıs 2011 Çarşamba


Zombilere Dayanıklı Ev Procesi

2 Yorumgaçlı Okurcan
zombie_proof zombie_proof zombie_proof

Gün geçmiyor ki şu güzel mavi bilye bize yeni süprizler hazırlamasın.Biz hayatımızı simit-asgari ücret endeksli yaşarken elin oğlu armut toplamıyor.Adam oturmuş düşünmüş taşınmış bol miktarda kaşınmış dünyanın ilk Zombilere Dayanıklı Ev'ini yapmış.Lüksün dibine kadar vurulduğu iş bu yapı dakikalar içerisinde tam anlamıyla dış dünyadan kendini yalıtabiliyor.Doğal olarak olası bir zombi istilasına karşı da sahibini oldukça uzun süre boyunca koruma kabiliyetine sahip.Siz daha çekirdek çitlemeye devam edin ilerde elin oğlu jüpiter senin satürn benim diye cirit atarken biz hala doğru düzgün bir sınav nasıl yapılır onu düşünürüz.

9 Mayıs 2011 Pazartesi


Hiç

4 Yorumgaçlı Okurcan
neyzen_tevfik
Sadrazam talat paşa, bir gün neyzen tevfik´e devlet dairelerinden birinde katiplik önerir. neyzen tevfik:

- Katip olacağım da ne olacak? diye sorar.

Teşekkür beklerken böyle bir soru ile karşılaşınca şaşıran talat paşa, memurluk katlarını alttan üste sıralar:

- Önce şu, sonra bu...

Neyzen´in hâlâ hoşnut olmadığını sezince de, şöyle sürdürür:

- Daha sonra vekil, nâzır, kim bilir belki de sadrazam...

Neyzen´in yanıtı yine bir soru olur:

- Ya sonra?

Talat paşa bir an duraksar, "sonrası" padişahlıktır çünkü. ister istemez:

- Hiç! der.

Bu yanıt karşısında güler ve şöyle der neyzen tevfik:

- Ben bugün de "hiç"im! sonu hiç olduktan sonra, onca zahmete ne gerek var?

*** *** ***

"Hiç" olmak her zaman varolmanın zirvesidir makamlar, hanlar, hamamlar geçici, neticede hepimiz bir gün mutlaka "hiç" olacağız...

Velhasıl-ı Kelam
Neyzen Tevfik büyük adam.

7 Mayıs 2011 Cumartesi


Yeşilçam - Mim Vol.24

2 Yorumgaçlı Okurcan
Sevgili KELEBEK ve negzel tarafından bir süre önce mimlenmiştim ama konu o kadar güzeldi ki hangi filmi seçeceğimi bilemediğimden yanıtlamak bugüne ancak nasip oldu.Konumuz "Her seferinde izlemekten zevk aldığınız vazgeçemediğiniz, yeşilçam yapıtı hangisi ?"

Benim yanıtım ise Müziklerini "Moğollar"ın yaptığı başrolünde Kadir İnanır ve Türkan Şoray'ın yer aldığı Cengiz Aytmatov'un ölümsüz eseri "Kırmızı Eşarp" adlı romanından uyarlanan "Selvi Boylum Al Yazmalım" filmidir.Aklıma çakılı kalan sözü ise "sevgi emektir" son sahnede Türkan Şoray yani Asya içinden "sevgi neydi? sevgi iyilikti, dostluktu sevgi emekti." der ve benide bitirir....


6 Mayıs 2011 Cuma


Mare Nostrum

0 Yorumgaçlı Okurcan
En uzun koşuysa elbet Türkiyede de Devrim,
O, onun en güzel yüz metresini koştu
En sekmez lüverin namlusundan fırlayarak...
En hızlısıydı hepimizin,
En önce göğüsledi ipi...
Acıyorsam sana anam avradım olsun,
Ama aşk olsun sana çocuk, aşk olsun!

Can Yücel


Darağaçlarında bir daha fidanlar solmasın....

4 Mayıs 2011 Çarşamba


Özgür Türkiye'ye elveda 22 Ağustos 2011

7 Yorumgaçlı Okurcan
internet
BTK yetkilileri "Allahuekber" nidalarıyla internetimizi kesecekler internetin özgür olacağı son gün 21 Ağustos o güne kadar tadını çıkartın :) Bu tarihten sonra DNS ayarları ile oynamak ve filitreyi aşmak suç sayılacakmış.Henüz cezası belli değil kısacası başımıza ne gelecek orası meçhul :) "Müstehcen" kategorisine giren tüm siteler engellenecek tabi bu "müstehcen" gibi kişiye göre değişen muğlak ifade ve geçenlerde piyasaya çıkan yasaklı kelimeleri içeren domainlerin yasaklanması biraraya gelince çin'den beter bir sansür geleceği garanti.

Durmak yok, uyumaya devam. İnternetimizde güvenli olacak hamdolsun, vesselam. :)

3 Mayıs 2011 Salı


Bir Çiçek

4 Yorumgaçlı Okurcan
Bir çiçek duruyordu, orda, bir yerde,
Bir yanlışı düzeltircesine açmış;
Gelmiş ta ağzımın kenarında
Konuşur durur.

Bir gemi bembeyaz teniyle açıklarda,
Güverteleri uçtan uca orman;
Aldım çiçeğimi şurama bastım,
Bastım ki yalnızlığımmış.

Bir başına arşınlıyor bir adam mavi treni
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.

Cemal Süreya

1 Mayıs 2011 Pazar


Doğa için çal 3 - Gesi Bağları - Çemberimde Gül Oya - Çayelinden Öteye

4 Yorumgaçlı Okurcan
Doğa İçin ÇalDoğa için çal'da Divane aşık gibi'nin ardından Uzun İnce Bir Yoldayım'ı seslendiren duyarlı sanatçılar son çalışmalarında birbirinden güzel üç türküden (Gesi Bağları - Çemberimde Gül Oya - Çayelinden Öteye) oluşan bir nevi potpori yapmışlar çok güzel olmuş.Mutlaka dinlenleyin eminim sizde beğeneceksiniz bu sefer diğerlerinden farklı olarak yurtdışından projeye destek olan yabancı sanatçılar da var.

Sizlerde bu projeye desteklerinizi esirgemeyin...

Yeni kayıtlar Önceki kayıtlar Anasayfa