Ne Mutlu Türküm Diyene

6 Aralık 2009 Pazar


Ben Senin Ananıda Alıp Gitme İhtimalini Sevdim

Sıcak ve uluslararası vip salonlarında vazgeçtim vatandaş olmaktan
ve evrak çantamda baharlı havyar kokusuydu makam...
ben sana bir gün "artistik yapma lan" deme ihtimalini sevdim.
meclisin çiğ köfte kokan, mısır lekeli yıllarında
ankara'da petrol krizli sonbaharlar yaşanırdı o zaman
kızmaya başladım herkese...
ve bu öfke öyle uzun sürdü ki, adam gibi öfkeleri özlemeye başladım sonra..
bizim necip fazıl'larımız vardı...
bir de rahlelerin üstüne yazı yazma imkanı...
yumurta kokan kimi arkadaşlarla paylaşılan kahverengi sıralarda*,
sağcılık oynamaya başladık..
ben başbakan oluyordum sen maliye bakanı, geri kalanlar milletvekili...
sarı boyalarla unut ikliminde harfler yazılıyordu pütürlü duvarlara ve
türk dil kurumu'na inat bir türkçeyle...
ağbilerimizden öğrendik, a harfinden ampul figürleri türetmeyi..
ankara'ya usul usul amerikan emirleri yağıyordu.
ve açık-kapalı mekanlarda savaşmayı öneriyordu haber bültenleri.
oysa ankara'da hiç bağırmadım ben.
parti disiplin kurulunda tartışılan öfkem olmadı benim..
meclisçe gidilen ziyaretlerde canımızı sıkan çıkıntı vatandaşları saymazsak..
ankara'ya usul usul nefret yağıyordu..
ve çizmenin belli bir noktasını aşmamayı öneriyordu haber bültenleri.
oysa hiç öyle çizmem olmadı benim
ve hiç bir çizimi de mahkemesiz bırakmadım
karikatürlerin ortasında sevimli bir başbakan yüzüydüm sadece
sana ulanlar biriktiriyordum vatan bilgisi defterimde, ama sen yoktun
ben, senin beni kızdırabilme ihtimalini seviyordum, suni memleket ziyaretlerinde
özel uçak beni hep zamansız, amansızca bir doğu griliğine götürüyordu
ben, senin benimle kasımpaşa'da atışabilme ihtimalini seviyordum.

ben, senin ananı alıp gitme ihtimalini seviyordum.

dip sıcağı koltuğa çekiyor da tenimin çatlamaya hazır gevrekliğini
sonra uçak oluyordum, havadaki yolların çare bilmez sürgünü
ne yana baksam çiftçi ve vatandaş sanıyordum
mersin ovasının yalancı maviliğini
kızıveriyordum bir süre
yanımıza gelen kötü ağızlılarla yarışıyordum, yanağım uçak camının garantisinde
uçak oluyordum
bir şehirden bir iç şehire
vatandaşa yaklaştıkça büyüyordum.
paranın sesini başına koyuyordum şarkılarımın listesinin
korkuyordum
sonra iniyordum uçaktan
havaalanından şehir meydanına giden, ömrümün en uzun,
ömrümün en kısa, ömrümün en kızgın,
ömrümün en sinirli yolunu koşuyordum.
çünkü sonunda hısım oluyordum, hasım kokuyordum sonunda..
sıcak ve uluslararası vip salonlarında vazgeçtim vatandaş olmaktan
ve evrak çantamda baharlı havyar kokusuydu makam
ben seninle bir gün van'daki bir kent meydanında
ben seninle sadece gelmek zorunda kalanların geldiği
bir yol üstü lokantasında
ben seninle, ağrı dağına pastörize yumurta kıvamında bakan
doğubeyazıt'ın herhangi bir toprak yolunda
ben seninle herhangi bir insan dilinin
kemiksiz coğrafyasında olma ihtimalini sevdim

ben senin, ananı alıp gitme ihtimalini sevdim!


Alıntıdır...

0 Yorumgaçlı Okurcan:

Yorum Gönder

Dök içinden geçeni

Yeni kayıtlar Önceki kayıtlar Anasayfa