Ne Mutlu Türküm Diyene

29 Eylül 2011 Perşembe


Kadınlar hayatta en çok ne ister?

5 Yorumgaçlı Okurcan
Tüm bayan okurcanlarımın affına sığınarak bu gün rastgeldiğim ve çok hoşuma giden ufak bir hikayeyi paylaşmak istiyorum bakalım tebessüm eden birileri çıkacak mı ? Eminim pekçoğunuz benden önce defalarca okumuşsunuzdur :)

Harun Reşit savaşta esir aldığı düşman Generale :
-Hayatını bağışlarım ama bir şartım var , der.

''Kadınlar hayatta en çok ne ister?'' budur bilmek istediğim.Bu sorunun yanıtını getir kurtar kelleni.

General sorar soruşturur bu çetin sorunun yanıtını aramaya başlar ve Kafdağındaki bir cadının bunu bildiğini öğrenir...

Günlerce gecelerce at koşturur, cadıyı bulur ve sorar:
-Kadınlar hayatta en çok ne ister?

Korkunç cadı yanıt için öyle bir şart ileri sürer ki yenilir yutulur cinsten değil...

-Evlen benimle!O zaman öğrenirsin ancak istediğini...

Bu ölümcül teklifi kabul eder General ve doğru yanıtı alır almaz koşar Harun Reşit''e ve :

-Kadınlar en çok kendi özgür iradeleriyle hareket etmek ister!.Harun Reşit Generalin hayatını bağışlar ancak general cadıya da evlenmek için söz vermiştir.

Ve evlenirler. İlk gece General bir bakar ki , o korkunç cadı dünyalar güzeli bir afete dönüşmüş karanlık odada.....

Konuşur cadı :

- Benim kaderim böyle.Günün sadece yarısı güzel olabilirim ,diğer yarısı çirkinim.Ne dersin? Geceleri seninleyken mi güzel olayım ,yoksa gündüzleri dışardayken mi?.....

General düşünür ve : sen bilirsin kararı kendin ver.

İşte o andan sonra korkunç cadı sonsuza dek güzel bir kadın olarak kalır....

Peki bu öyküden çıkarılacak 3 ders nedir?

1. Kadınlar en çok kendi özgür iradeleriyle hareket etmek isterler.
2. Özgür iradesiyle hareket eden bir kadın her zaman güzeldir.
3. İster güzel olsun, ister çirkin olsun her kadın aslında bir cadıdır.


Bir kusurumuz olduysa affola :)))

28 Eylül 2011 Çarşamba


Bir karikatür çizdi hayatı kaydı

10 Yorumgaçlı Okurcan
karikatür
"İleri Demokrasi"nin hüküm sürdüğü ülkemizde gün geçmesin ki yepyeni bir komedi ortaya çıkmasın.Bahadır Baruter Penguen dergisinde yayınlanan karikatürü için mahkeme kapılarında sürünecekmiş gözümüz aydın.Gerekçesi “Halkın bir kesiminin benimsediği dinî değerleri alenen aşağılama” vay ki ne vay sanırsın adam dine küfretti.Hadi diyelim ki etti iyide bunu yargılayacak olan biz aciz kullarmıyız yoksa rabbin ta kendisi mi? Rab ve din kanunlarla korumaya alınacak mefhumlar mıdır?

Şikayetçi ise daha bir ilginç "Türkiye Diyanet ve Vakıf Görevlileri Sendikası" adamlar işi gücü bırakmış karikatür peşinde koşuyorlar :)

Güya laik bir devlette yaşıyoruz :)

Hayatlarını Atatürk'e ya da diğer milli değerlere küfrederek geçirenlere nedense birşey olmuyor ama iş dînî bir hususa geldimi bizim yargı maşallah aslan kesiliyor.Düşünce hürriyeti vs küllim kimsenin aklına gelmiyor.

Yapcak bişey yok bakalım mahkeme ne karar verecek.

27 Eylül 2011 Salı


Hani kurşun sıksan geçmez geceden

0 Yorumgaçlı Okurcan
Yiğit harmanları, yığınaklar,
Kurulmuş çetin dağlarında vatanların.
Dize getirilmiş haydutlar,
Hayınlar, amana gelmiş,
Yetim hakkı sorulmuş,
Hesap görülmüş.
Demdir bu...

Demdir,
Derya dibinde yangınlar,
Kan kesmiş ovalar üstünde Mayıs...
Uçmuş, bir kuştüyü hafifliğinde,
Çelik kadavrası korugan'ların.
Ölünmüş, canım,ölünmüş
Murad alınmış...

Gelgelelim,
Beter, bize kısmetmiş.
Ölüm, böyle altı okka koymaz adama,
Susmak ve beklemek, müthiş
Genciz, namlu gibi,
Ve çatal yürek,
Barışa, bayrama hasret
Uykulara, derin, kaygısız, rahat,
Otuziki dişimizle gülmeğe,
Doyasıya sevişmeğe,yemeğe...
Kaç yol, ağlamaklı olmuşum geceleri,
Asıl, bizim aramızda güzeldir hasret
Ve asıl biz biliriz kederi.

İçim, bir suskunsa tekin mi ola?
O Malta bıçağı,kınsız,uyanık,
Ve genç bir mısradır
Filinta endam...
Neden, neden alnındaki yıkkınlık,
Bakışlarındaki öldüren buğu?
Kaç yol ağlamaklı oluyorum geceleri...
Nasıl da almış aklımı,
Sürmüş, filiz vermiş içimde sevdan,
Dost, düşman söz eder kendi kavlince,
Kınanmak, yiğit başına.
Bu, ne ayıp, ne de yasak,
Öylece bir gerçek, kendi halinde,
Belki, yaşamama sebep...

Evet, ağlamaklı oluyorum, demdir bu.
Hani, kurşun sıksan geçmez geceden,
Anlatamam, nasıl ıssız, nasıl karanlık...
Ve zehir - zıkkım cıgaram.
Gene bir cehennem var yastığımda,
Gel artık...

Ahmed Arif

26 Eylül 2011 Pazartesi


İmmortals

0 Yorumgaçlı Okurcan
immortals
The Fall ve The Cell gibi filmlerle adını duyuran yönetmen Tarsem Singh bu sefer bizi İmmortals ile yunan mitolojisinin kalbine götürüyor hemde sinemada izleyecekler için 3D.Theseus'un hikayesi'nin anlatıldığı film 300 spartalı'nın yapımcılarının eseri ve iş bu sebepten bir hayli 300 spartalı atmosferine benzer bir atmosfer taşıyor.Mitolojiye meraklı biri için izlenmesi farz yerinde elimde değil mitolojik,fantastik filmlere dayanamıyorum :) Başrollerde Theseus'u canlandıran Henry Cavill,John Hurt(Zeus) ve Mickey Rourke (Kral Hyperion)var.Sadece fragmanını izlemiş olmam sebebiyle filmle ilgili olumlu ya da olumsuz birşeyler yazmak istemiyorum.Gösterime girdiği gün gidip sinemada izlemeye niyetim var sadece onu söyleyebilirim.Zira epey zamandır hevesle gösterime girmesini beklediğim nice film beni oldukça büyük hayalkırıklığına uğrattı inşallah bu sefer immortals'da aynı şeyleri yaşamam.Gerçi yapımcı yönetmen ve oyuncularına bakınca ve fragmanı izleyince göreceksiniz adamlar cidden güzel şeyler yapmış kaliteli bir yapım olacağı garanti gibi ama ben yine o "ama" şerhimi koyayım :)

Beni en çok hayıflandıran kendi mitolojimizi ve tarihimizi böylesi güzel yapımlarda izleyemiyor olmamız umarım bir gün bu hayalim gerçekleşir hollywood bizim mitolojimizi ve tarihimizi konu alan filmler çeker :)

Konumuza gelince Titan Hyperion, yıllar sonra insanlığa savaş açar. Savaş Tanrısı Ares tarafından üretilen efsane bir silahın, Epirus Yayı'nın peşindedir. Bu silah, Titanları Tartaruslardan kurtarmaya yarayacaktır, bu silah sayesinde öç alabilecektir. Tanrılar savaşta Hyperionlar ya da insanlık arasında bir seçim yapma yetisine sahip değildirler, taraf tutamamaktadırlar. Tanrıları ve toprağını korumakla görevli olan Zeus tarafından seçilmiş Theseus'tur.

immortals immortals immortals

İmmortals Fragman

24 Eylül 2011 Cumartesi


Ondan bundan birazda şundan bölüm 24

0 Yorumgaçlı Okurcan
*Bizim film ve dizi yapımcıları bir türlü dönem dizisi ya da filmi çevirmeyi öğrenemedi mutlaka bir tarafı eksik kalıyor öyle olunca da lezzet yakalanamıyor.Muhteşem Yüzyıl yeni sezona başlamadan önce acayip gaz verdiler millete şöyle güzel olacak böyle güzel olacak hesabı ama ge gelelim kazın ayağı öyle olmadı.Yeni sezonun ilk bölümlerinde misafir oyuncu olarak yer alan Deli Sabit (Demir Demirkan) ve Malkoçoğlu (Burak Özçivit) diziye taze bir kan getirmiş.Ancak 500 bin dolar harcayıp yapmaya çalıştıkları savaş sahnesi hayal kırıklığından öteye geçememiş ne yazık ki.Ordunun düzeni,saldırı şekli kıyafetlerindeki sıkıntıları görmeyelimde o nasıl bir top atışı efekti gülmekten yerlere yattım hiç koymasalar bin kat iyiymiş bundan 10 sene önce flash animasyonlar hazırlayanlar bile daha iyisini kotarırlardı eminim.Arapların yaptıkları tarihi diziler bile çok daha iyi cidden.Madem paraya kıydılar hollywood yüzü görmüş birileriyle çalışsaydılar biraz daha masraf olurdu ama televizyon tarihine altın harflerle geçerlerdi.

*Hes çalışmaları yerel halkın tüm itirazlarına, olumsuz mahkeme kararlarına rağmen devlet eliyle hukuksuzluğa, çevre katliamına durmadan devam ediliyor.Yeni nesil çekecek ceremesini onlar için üzülüyorum bu kadar gösteri direniş başka bir ülkede olsa eminim yetkililer durun yahu biz ne yapıyoruz diye bi kendilerine döner bakarlardı gerçi o başka ülkede devlet eliyle hukuka aykırı işler yapılmazdı ya neyse.Rüzgar ve güneş enerjisi hiç akıllarına gelmiyor 2-3 hes az yapalım onun yerine diye düşünmüyorlar enteresan.Gerçi bende her seçimde oy oranımı arttıran "necip bir millet" bulsam bende kimseyi takmaz yoluma bakardım.

Elimizden birşey gelmiyor demeyin ben laboratuar ortamında çalışmalara başladım maklube'den sınırsız enerji elde etme denemelerim devam ediyor sıkın dişinizi gençler nurlu ufuklar çok yakın :)

*Seçimden önce tüm okullara akıllı tahta gelecek vaadi gerçek oluyor yalnız ufak bir farkla parasını devlet vermiyor öğrenci velilerinden tahsil ediyorlar kayıt parası vs yoluyla gözünüz aydın "akıllı kütükler" sayenizde millet başka bir kalemden daha yolunuyor haberiniz olsun.

*Şevval Sam ne söylese dinlenir arkadaş lamı cimi yok kadındaki ses muhteşem.Türkü söylüyor on numara,pop söylüyor dinlemekten usanmazsın,daha geçen arabesk söylediğinide duydumya oy oy İbrahim Tatlıses'in Sarhoş'unu öyle bir yorumlamışki defalarca dinlesen bıkmazsın o derece.Sizde bir dinleyin benden tavsiye.

22 Eylül 2011 Perşembe


Fenerbahçe neden "Büyük!.."

1 Yorumgaçlı Okurcan
Fenerli-KadınBu gün ortaya çıktı ki bazı diğer takımlı arkadaşların Fenerbahçe stada kadın kılığında erkek soktu diye iddaa ettikleri kişi gerçekten kadınmış :) Bu gelişmenin üzerine kadıncağız üzerinden Fenerbahçe'yle dalga geçen bazı zibidiler resmen g.t oldular.Yazık o değil olan kadıncağıza oldu bir grup tarafından resmen aşşağılandı.Merak ediyorum bu fotoğrafın aslı astarı nedir diye araştırmadan gazetesine yollayan "gazeteci"lerle ve ayrıca araştırmadan yayınlayan "gazete"ler bu eşekliklerini nasıl affettirecekler.

Hıncal Uluç'u pek sevmem aşırı bulduğum pek çok tarafı var ama şu son yazısı o kadar anlamlı ki köşe yazılarını yayınlama adetim olmamasına rağmen paylaşmadan edemeyeceğim.

Fenerbahçe neden "Büyük!.."

Galatasaray tribünlerine yıllardır şaşarım ve yazarım.. Aslında bizim evde de durum pek farklı değil ya..
Galatasaray, bu ülkenin gelmiş geçmiş en büyük futbol başarılarına ulaşmış kulübüdür. İki Alman, iki İtalyan, iki İngiliz, iki İspanyol Şampiyonunu geçerek ulaşılan Avrupa ve Süper Kupa Şampiyonluk kupaları, bu kulübün müzesinde durmaktadır. Bu başarının yanına yaklaşan Türk Futbol Takımı yoktur.
Ama Galatasaraylılar'da Fenerbahçe kompleksi bitmez.. Çatladıkapısporla oynarlar.. Takım galip duruma geçer geçmez, Fener'e sövmeye başlarlar, korolar halinde..
Fener akıllarından çıkmaz..
Nedir bu aşağılık kompleksinin sebebi, anlamam.. Anlamazdım.. Ama galiba artık gözümüze soktular..
Galatasaray, yepyeni bir yönetim, yepyeni bir hoca, yepyeni bir takımla, yepyeni bir statta sezonun ilk maçını yaptı ve dolduramadı.. Arena'da 15 bin boş yer vardı..
Cezalı, geleceği karanlık, tarihinin en bunalımlı günlerini geçiren Fenerbahçe'nin stadı ise, salı gecesi, bir festival, bayram yerini andırıyordu.
Federasyonun ceza sistemini, hem de ceza uygulanmaya başlamışken değiştirmesi hukuk, kadını "Seyirci" saymayışı ise, sosyal anlayışlarıma ters. İlke olarak hala karşıyım. Kadın yazarlardan da, bir tek Rahşan Gülşan tepki gösterdi, "TFF, kadın erkek eşitliğine inanıyor mu" başlıklı yazısıyla HaberTurk'te.. Gerisinde ses yok..
Ama gördüğüm manzaraya bayıldım.. Hemen hepsi Fener forması giymiş, ya da en azından kaşkolu bağlamış 41 bin kadın ve çocuk, stadın içinde, içeri girmesi yasak binlerce erkek de, çevreleyen sokaklardaydı. Evlerinde TV başında maçı izlemek yerine, stadın etrafında toplanıp, maç boyu tezahüratlarını içeride duyurarak, futbolcularına "Sizi asla yalnız bırakmayacağız" demenin bundan güzel ifadesi olur mu?.
Fenerbahçe Stadı'nın iki haftadır dışında görünen kalabalığı, Galatasaray yıllardır içerde bulamadı.
İçerdeki güzellik, coşku ise anlatılmaz.. Tarihi bir manzaraydı..
O kadar mı?.
Fenerbahçe hisse senetleri borsada her zamankinden fazla alıcı buluyor. Para kazanmak için değil, kara günde kulüplerinin yanında olduklarını göstermek için satın alıyor, Fenerliler..
Fenerium mağazaları mal yetiştiremiyor, taraftara.. Messi'yi transfer etseler bu kadar forma satamazlardı.. Zor gününde kulübün hem de nasıl yanında olduğunu göstermek için alıyorlar.. Giyecek gömleği yok belki ama, Fener forması alıyor.. Bir tane değil.. Gücü yettiğince.. İki tane.. Beş tane.. On tane alan biliyorum.. "Büyük" ne demektir, sporda?.. Taraftar demektir.. En önde, en başta taraftar.. Tarih, kupalar, müzeler sonra gelir..
Özellikle bu Fener'in en kara yılı gösterdi ki, en kara gün dostu, en tutkun, en sahiplenen taraftar Fenerbahçe'dedir..
Galatasaraylılar, kıskanmasın, gıpta etmesin, komplekslere düşmesin de ne yapsınlar?.
Ne yapacaklarını biliyorum. Her zaman yaptıklarını..
Şimdi de bana sövecekler!..
Sövmek kulübü büyütmüyor, küçültüyor oysa..


Anlayana...

20 Eylül 2011 Salı


Tesadüfen yaşıyoruz

2 Yorumgaçlı Okurcan
Gerçekten bu ülkede hepimiz tesadüfen yaşıyoruz.

Dün akşam gitarımın bir süre önce kopan telini almak için niyetlendim sabah erkenden kızılaya gidecek tellerimi sürekli aldığım yere yıllar sonra yeniden uğrayacak biraz sohbet ettikten sonra telleri alıp geldiğim güzergahtan dönüp yüksel civarındaki cafelerden birine oturup bir kahve içip eve dönecektim.Sabah kardeşim uyandırdı bizle beraber alışverişe gelirmisin dedi bende zaten uzun zamandır beraber takılmıyoruz diye düşünerek kabul ettim.Allahtan etmişim yoksa belki şu anda bu satırları size yazamıyor olabilirdim zira telleri almaya gideceğim yere ulaşmak için geçeceğim sokakta hemen hemen benim oralarda olacağım bir sırada bomba patladı ve maalesef bildiğim kadarıyla üç vatandaşımız hayatını kaybetti.Yiyecek ekmeğimiz varmış çok şükür.

Akşam üzeri kuzen telefon etti aklımıza gelmişti zaten kızı patlamanın olduğu sokaktaki ilkokulda okuyordu.Okuldan dönüşte tam sokağın sonundayken patlama olmuş resmen yerin sarsıldığını hissetmiş arkasına dönüp baktığında alevlerin gökyüzüne yükselişini görmüş yerinde olamyı istemezdim heralde elim ayağım boşalır olduğum yerde kalakalırdım.

Neyse efenim ismi lazım değil bir tekno markete girdik maaile alacağımızı aldıktan sonra gitmeden önce televizyonlara bakalım dedik.Televizyonların birinin üzerinde 1.200 diğerinde 2000 küsür etiket vardı meğer bu fiyatlar teşhir ürünleri için geçerliymiş eğer sıfır kutulu almak istersek 1200 olan 1600 oluyormuş 2000 küsür olanda 3000 civarı oha dedim ya insan bu kadarda keriz yerine konulmaz ki.Görevliye bu sizin yaptığınız tüketiciyi kandırmak olmuyormu vs vs baya bi saydırdım genç daha fazla dayanamadı araziye uydu.Siz siz olun teşhirdeki malın fiyatına inanmayın sıfırının fiyatını sorun öğrenin sonra satın aldığınızda evinize kutusu açık teşhir ürününü sıfır diye yollayıverirler.

Bir diğer meşhur ev ihtiyaçları satan süper markette ise elemanlara uyuz oldum kardeşimin odasına raf alacaktık hazır kesilmiş raflardan ucuzlarını beğendik çalışanlardan birine bu reflara askı aparatı takılabilmesi için kızak yuvası açılıyormu diye sordum adam hiiiiç istifini bozmadan açamıyoruz dedi ulen tahtayı kesip vermeyi biliyosun bi rafa kızak yuvası açamıyormusunuz? iki dakkasını almaz hızarla bir sefer geçse yeter ama nerde o duyarlılık.Sanki rafa kızağı açtırıp kaçıcaz altı üstü 5 lirelik mal için benim gözümdeki itibarını bitirdi o market bundan sonra dünya yıkılsa gidip oranın ağaç içlerinden alışveriş yapmam.Raf almaktan vazgeçtik başka bir yerde hemen hemen aynı fiyata koca kitaplık veriyorlar valla ondan alırım daha iyi atlırım testereyi ikiye bölerim ikitane raf olur.Elektirik bölümüde ayrı bir alem elektirik anahtarını ayrı alıyorsun zeminini ayrı milleti öpmeye yer arıyorlar...

18 Eylül 2011 Pazar


Rengarenk

5 Yorumgaçlı Okurcan
Gökkuşağı gibisin,
Rengarenk.
Görebilmek için,
Sadece,
Biraz sabretmek,
Yağmurun dinmesini beklemek gerek.

17.09.2011
Cemo

16 Eylül 2011 Cuma


Ele verir talkını kendi yutar salkımı

0 Yorumgaçlı Okurcan
Arap Baharının ardından yaşananlara dair bir iki kelam yumurtlamak elzem oldu.İş bu baharın yaşandığı coğrafyalar diktatöryal düzenlerin olduğu yerlerdi.Amaç diktatörleri devirmek yerine halkın iradesini egemen kılmaktı.

Halkın iradesinin yönetime tam anlamıyla dahil olabilmesi için bir değişim şarttı artık ne kadar dışardan destek aldılar bilinmez kendi başlarına devrim yapmaya kalktılar iyi kötü başarılı oldular.Eski tiranların yerinde şimdilerde yeller esiyor ama devrimi gerçekleştirenler de henüz tam anlamıyla bir düzen oturtabilmiş değiller.

Geriye devrime direnen Suriye kaldı çok sürmez bu senenin sonuna yada önümüzdeki yılın baharına Esad ailesi de Suriye'den kaçmak zorunda kalır zira batı şu anda hali hazırda gerçekleştirilmesine yardımcı olduğu devrimin oturması için Libya,Tunus ve Mısır'la ilgilenmekte.

İran
'ın orta doğuda şii ittifakı yapabileceği neredeyse tek ülke Suriye'de sünnilerin eline geçirilip iran hepten yalnız bırakılacak gibi görünüyor.

Enteresandır devrimin gerçekleştiği ülkelerde az da olsa halkın sözü dinlenirken halkın sözünün hiç geçmediği, kaale bile alınmadığı islami krallıklara nedense uğramadı bu bahar :) İnsanların birazcık özgürlük için ayaklandığı ufak prensliklerde ise kanlı şekilde bastırıldı hareketlenmeler batı yine görmedi.

Araplar ne yaparsa yapsın biz kendimize bakalım diyeceğim ama bizim necip milletimizin seçtiği muhteremler arap baharı coğrafyası turuna çıkmışlar araplara demokrasi lakiklik satma gayretindeler.Seksen yıldır laiklik karşıtı olmuş bir kitlenin politik liderini Mısır'da laiklik tüccarlığı yaparken "laiklikten korkmayın" derken duyacağımı rüyamda görsem inanmazdım ama oldu.İnsan ister istemez müztehzi bir ifadeyle sırıtmadan edemiyor nerdenn nereye demekten geri kalamıyor :)

Bu arada onları iktidar yapan kitlede bir anda laiklik yanlısı oluvermesin mi :) O gaz ve ne yapacaklarını bilememenin verdiği telaşeyle adamlar Saltanat'ı kaldırıp Harf Devrimi yaptıktan sonra kalpakları kafalarına takıp Anıtkabir'i ziyaret yarışına gireceklerdi ki yandaş kalemler muhterem büyüğümüzün sözlerine açıklık getirme ona kılıf hazırlama işlemlerine başlayıp heyecanlanıp yanlışlıkla Atatürkçü olmaya niyetlenen halkı dizginlediler :)

Araplara demokrasi satan yurdumun güzide yöneticileri nedense bu demokrasiyi bize çok görüyorlar.Tek suçları Başbakanın konuşma yaptığı sırada parasız eğitim için pankart açmak olan Berna Yılmaz ve Ferhat Tüzer 18 aydır tutuklu yargılanıyor.Bunun gibi belki yüzlerce örnek bulunabilir.

Araplara demokrasi havarisi olmak kolay sıkıysa halkına gerçekten demokrasi getir ama işlerine gelmez.

Türkiye'de ne kadar çok demokrasi, şeffaflık, hukukun üstünlüğü olursa ayaklarına çelme takan çok olur.Kafalarına göre yönetemezler memleketi.Bu yüzden değilmiydi yapılan 12 eylül referandumu Anayasa Mahkemesi ve HSYK'yı ellerine geçirdiler rahatladılar.Şimdilerde ne Danıştay ne Yargıtay ne Sayıştay hükumetin iradesinin dışında karar veremiyor.

Bak HSYK nasıl bir anda Deniz Feneri savcılarının elinden alıverdi dava dosyalarını.Hemen hemen her davada kurumlara bilgi aktarılırken savcıların dava dosyasında kurumu ilgilendirmeyen yerleri kapatmalarını evrakta tahrifat saydı ve disiplin sürecini işletti.

Ben yazdıkça daldan dala atılıyorum en iyisi burada keseyim yazıyı Allah muhafaza bir anda Silivri yolunda bulabilirim kendimi neme lazım.

Varsın demokrasi ve laiklik arapların olsun bizi yönetenlerin bize tanıdığı haklar bize yeter ne de olsa Hedef 2023, durmak yok, uyumaya devam :)

14 Eylül 2011 Çarşamba


Ay Karanlık

0 Yorumgaçlı Okurcan
Maviye
Maviye çalar gözlerin,
Yangın mavisine
Rüzgarda asi,
Körsem,
Senden gayrısına yoksam,
Bozuksam,
Can benim, düş benim,
Ellere nesi?
Hadi gel,
Ay karanlık...

İtten aç,
Yılandan çıplak,
Vurgun ve bela
Gelip durmuşsam kapına
Var mı ki doymazlığım?
İlle de ille
Sevmelerim,
Sevmelerim gibisi?
Oturmuş yazıcılar
Fermanım yazar
N'olur gel,
Ay karanlık...

Dört yanım puşt zulası,
Dost yüzlü,
Dost gülücüklü
Cıgaramdan yanar.
Alnım öperler,
Suskun, hayın, çıyansı.
Dört yanım puşt zulası,
Dönerim dönerim çıkmaz.
En leylim gecede ölesim tutmuş,
Etme gel,
Ay karanlık...

Ahmed Arif
Yeni kayıtlar Önceki kayıtlar Anasayfa