Ne Mutlu Türküm Diyene

10 Mart 2008 Pazartesi


Yaşayabilme İhtimali

Soğuk ve şehirlerarası
Otobüslerde vazgeçtim çocuk olmaktan
Ve beslenme çantamda
Otlu peynir kokusuydu babam...
Ben seninle bir gün Veyselkarani'de
Haşlama yeme ihtimalini sevdim...
İlkokulun silgi kokan tebeşir lekeli yıllarında
(Ankara'da karbonmonoksit sonbaharlar yaşanırdı o zaman)
Özlemeye başladım herkesi
Ve bu hasret öyle uzun sürdü ki
Adam gibi hasretleri özlemeye başladım sonra
Bizim Kemalettin Tuğcu'larımız vardı
Bir de camların buğusuna yazı yazma imkanı...
Yumurta kokan arkadaşlarla paylaşılan
Kahverengi sıralarda, solculuk oynamaya başladık
Ben doktor oluyordum, sen hemşire
Geri kalanlar kontrgerilla...
Kırmızı boyalarla umut ikliminde harfler yazılıyordu,
Pütürlü duvarlara ve
Türk Dil Kurumuna inat bir Türkçeyle
Ağbilerimizden öğrendik
Ş harfinden orak çekiş figürleri türetmeyi
Ankara'ya usul usul karbonmonoksit yağıyordu
Ve kapalı mekanlarda sevişmeyi öneriyordu haber bültenleri
Oysa Ankara'da hiç sevişmedim ben
Disiplin kurulunda tartışılan aşkım olmadı benim
(Sınıfça gidilen pikniklerde kıçımıza batan platonik dikenleri saymazsak)
Ankara'ya usul usul kurşun yağıyordu
Ve belli bir saatten sonra dışarı çıkmamayı öneriyordu haber bültenleri
Oysa hiç kurşun yaram olmadı benim
Ve hiç bir mahkeme tutanağına geçmedi adım
Çatışmaların ortasında sevimli bir çocuk yüzüydüm sadece
Sana şiirler biriktiriyordum fen bilgisi defterimde ama sen yoktun
Ben, senin beni sevebilme ihtimalini seviyordum, suni teneffüs saatlerinde
Okul servisi seni hep zamansız, amansızca bir lojman griliğine götürüyordu
Ben, senin benimle Tunalı Hilmi caddesine gelebilme ihtimalini seviyordum
Ben, senin beni sevebilme ihtimalini seviyordum...
Yaz sıcağı toprağa çekiyordu tenimin çatlamaya hazır gevrekliğini
Sonra otobüs oluyordum
Kırık yarık yolların çare bilmez sürgünü
Ne yana baksam dağ ve deniz sanıyordum
Muş ovasının yalancı maviliğini
Otobüs oluyordum bir süre
Yanımızdan geçen kara trenle yarışıyordum
Yanağım otobüs camının garantisinde
Otobüs oluyordum, bir ülkeden bir iç ülkeye
Çocukluğuma yaklaştıkça büyüyordum
Zap suyunun sesini başına koyuyordum, şarkılarımın listesinin
Korkuyordum
Sonra iniyorudum otobüsten
Çarşıdan bizim eve giden
Ömrümün en uzun, ömrümün en kısa
Ömrümün en çocuk, ömrümün en ihtiyar
Yolunu koşuyordum
Çünkü sonunda annem oluyordum
Babam kokuyordum sonunda
Soğuk ve şehirlerarası otobüslerde vazgeçtim çocuk olmaktan
Ve beslenme çantamda otlu peynir kokusuydu babam
Ben seninle bir gün Van'daki bir kahvaltı salonunda
Ben seninle
(Sadece bilmek zorunda kalanların bildiği)
Bir yol üstü lokantasında
Ben seninle Ağrı dağına mistik ve demli bir çay kıvamında bakan
Doğu Beyazıt'ın herhangi bir toprak damında
Ben seninle herhangi bir insan elinin
Terli coğrafyasında olabilme ihtimalini sevdim
Ben senin beni sevebilme ihtimalini sevdim...


Yılmaz Erdoğan

0 Yorumgaçlı Okurcan:

Yorum Gönder

Dök içinden geçeni

Yeni kayıtlar Önceki kayıtlar Anasayfa