Ne Mutlu Türküm Diyene

28 Şubat 2012 Salı


Karanfil Sokağı

0 Yorumgaçlı Okurcan
Tekmil ufuklar kışladı
Dört yön, onaltı rüzgar
Ve yedi iklim beş kıta
Kar altındadır.

Kavuşmak ilmindeyiz bütün fasıllar
Ray, asfalt, şose, makadam
Benim sarp yolum, patikam
Toros, Anti-toros ve asi Fırat
Tütün, pamuk, buğday ovaları, çeltikler
Vatanım boylu boyunca
Kar altındadır.

Döğüşenler de var bu havalarda
El, ayak buz kesmiş, yürek cehennem
Ümit, öfkeli ve mahzun
Ümit, sapına kadar namuslu
Dağlara çekilmiş
Kar altındadır.

Şarkılar bilirim çiğ tutmuş
Resimler, heykeller, destanlar
Usta ellerin yapısı
Kolsuz, yarı çıplak Venüs
Trans-nonain sokağı
Garcia Lorca'nın mezarı,
Ve gözbebekleri Pierre Curie'nin
Kar altındadır.

Duvarları katı sabır taşından
Kar altındadır varoşlar,
Hasretim nazlıdır Ankara.
Dumanlı havayı kurt sevsin
Asfalttan yürüsün Aralık,
Sevmem, netameli aydır.
Bir başka ama bilemem
Bir kaçıncı bahara kalmıştır vuslat
Kalbim, bu zulümlü sevda,
Kar altındadır.

Gecekondularda hava bulanık puslu
Altındağ gökleri kümülüslü
Ekmeğe, aşka ve ömre
Küfeleriyle hükmeden
Ciğerleri küçük, elleri büyük
Nefesleri yetmez avuçlarına
-İlkokul çağında hepsi-
Kenar çocukları
Kar altındadır.

Hatıp Çay'ın öte yüzü ılıman
Bulvarlar çakırkeyf Yenişehir'de
Karanfil Sokağında gün açmış
Hikmetinden sual olunmaz değil
"mucip sebebin" bilirim
Ve "kafi delil" ortada...

Karanfil sokağında bir camlı bahçe
Camlı bahçe içre bir çini saksı
Bir dal süzülür mavide
Al - al bir yangın şarkısı,
Bakmayın saksıda boy verdiğine
Kökü Altındağ'da, İncesu'dadır.

Ahmed Arif

26 Şubat 2012 Pazar


Mazi kokan insanlar

2 Yorumgaçlı Okurcan
Dün öğle üzeri tatlı tatlı mayışmışken çalan telefonla irkilerek doğruldum ve açtım geçmişten gelen bir dost arıyordu.Yiğeninin nişanı varmış yakındalarmış bana uğramak istiyordu.Taa kaç yıl önceden kalkıp gelmek isteyen misafire yok müsait değilim denmez tabiki doğrudan eve buyur ettim.

Telefonla verilen yol tariflerinin ardından yarım saat içinde ev civarında buluştuk ikimizin de ortak kanaati yılların bizden bişey alamadığıydı tükenmekte olan ömrümüz dışında hiç değişmemiştik zira yıllar önce nerede bıraktıysak cismen oralardaydık benim dökülmekte olan saçlarım hariç :) Eve çıktık bizimkilerle hasbihal, çay muhabbeti derken vakit hızlıca tükendi nişana dönüşte beni da çağırdı gel bizimkilerle görüşürsün güzel olur vs

Dayanamadım canlı hatıraların çağrısını yanıtsız bırakamazdım bende atladım arabaya yolları bilmiyoruz ama dandik bir navigasyon cihazıyla kör topal ilerliyoruz neyse on,onbeş dakika sonra nişan evine ulaştık yıllardır görmeyi beklediğim ama bir türlü ulaşamadığım insanlarla karşılaştım sohbet şamata gırgır derken nişan merasimi için tutulan mekana geçtik.

Mekanı görür görmez potansiyel damadın cebinde akrep olduğuna kanaat getirdim.Gerçi iyi biine benziyordu ama altında cayır cayır araba tuttuğu mekan "nohut oda bakla sofa" minnacık bir yer sıkış tepiş hemen yanı başımızda halı sahada gençler canhıraş bağırtılarla maç yapmakta :) Birde bize ayrılan masa çalgıcıların dibi çıkmaz mı :)Başladı mı sana üç saatlik Angara havalı işkence,şarkıları söyleyenin karga sesine mi yanarsın elektro sazdan gelen çiğ tınılara mı yoksa, ritm tutmayı bilmeyen darbukacıyla davulcuya mı?

Kendimi zor attım dışarıya havada soğuk mecburen arada içeri kaçmak ısınmak gerek hele birde kız tarafının minnacık kütlesi içinde gelmiş biri olarak insanları yanlız bırakmakta olmaz.

Neyse efenim bizim gençliğimizde mini mini birler çalışkan ikiler olan minnacık ablalarımızın gelinlik çağa geldiği hatta nişanlandığı törenin ardından arabayla beni eve bırakmaya karar verdiler.

Tabi bendeki klasik alışkanlıkla eve davet ettim bu sefer daha kalabalık bir güruh halinde eve geçtik çaylar muhabbetler,hatıralar, eskiler,göçüp gidenler,yadetmeler derken ayrılık vakti geldi çattı söz verdik havalar ısınınca bizde iade-i ziyarete gideceğiz.

Vay arkadaş ya daha dün bacak kadar olan minnoşlar ev bark sahibi oluyor biz hâlâ sap geziyoruz adaletini seveyim dünya :)

23 Şubat 2012 Perşembe


Pembe Metrobüs

2 Yorumgaçlı Okurcan
pembe_metrobüs
Gün geçmiyorki yurdumun cinyıs insanları albırt aynştaynla aşık atabilecek dehada önerilerle gündeme gelmesinler.Toplu taşıma araçlarında seyahat eden kadınların en büyük derdi olan tacizden kurtulabilecekleri bir vaha yaratmayı düşünmüş bazı muhteremler, bu iş için sadece kadınların binebileceği metrobüs olsun o da pembe olsun demişler.Yurdumun tüm ulaşım sıkıntıları çözüldü geriye soun olarak bu kaldı zaar...

Şu mektepler olmasa maarifi ne güzel idare ederdim kafasının güncellenmiş hali :)

Aslına bakılırsa güzel bir çözüm gibi görünüyor çünkü basit ve efektif bir yöntem taciz edilen kadın olduğundan kadını toplumdan soyutlarsak ne olur, erkeklerle yanyana gelmediğinden haliyle taciz mevhumu da ortadan kalkar.Bu dehanın ardında yatan mantıkla devam edersek kadınlar evden çıkmazsa tecavüze de uğramazlar,kız çocukları evden çıkıp okula,parka vs gitmezse (gidipte ne yapacak otursun ev kızı olsun bluğ çağına girdimi hayırlı bir kısmet çıkar çıkmaz evlendirilsin kocasının evinde yaşasın) okulda çocuk tacizcilerinin hedefi de olmaz.

Muhterem bunun yerine tacizcileri cezalandırsak ya da insanların ahlak seviyelerini yukarı çeksek kimse kimseyi taciz etmese kadın toplumdaki yerinden geri kalmasa olma mı?

Önerinin ilginç taraflarından biri de Pembe Metrobüslerin 3-4 metrobüsün ardından gelecek olması yağmurda çamurda kadınların çekeceği bekleme eziyetini geçtim iş bu metrobüsler olurda hizmete girerse pembeye binen namuslu normal metrobüse binen kadına ise doğrudan tacizci arayan,iş atan kaşar hiç olmadı tacize razı gözüyle bakılmayacak mı? Gerçi her ikiside metrobüsten iner inmez kamuya açık her alanda aynı tacizcilerin ortak hedefi olacak ama olsun şimdilik sıkıntı metrobüste :)

Bizim milletin çoğunda ahlâk seviyesi problemi olduğundan yaşanacak olanları şimdiden görebiliyorum.

Olaki normal metrobüste tacize uğrayacak kadın şikayetçi olsa bizim muhteremler hanımefendi kusura bakmayın pembesi dururken normal metrobüse binip kendiniz kaşınmışsınız demeyecek mi? Şimdi bile kadının etek boyundan,giydiği kıyafetten,dekoltesinden tacize gerekçe,hafifletici sebepler çıkaran bir sistem varken ohoo ne rezillikler olur akıllara seza.

Aslına bakılırsa bu bir nevi ırkçılık zamanında Amerika'da zencilere yapılan gibi siz otobüsün arkasında oturacaksınız beyazlar önde demekten farksız. Kadını ötekileştiren, dışlayan, toplumdan soyutlayan,günahın kaynağına oturtan bir zihniyetin tezahürü.

Aynı zihniyet yarın biz diğerleriyle aynı metrobüse binmek istemiyoruz günaha giriyoruz dediği zaman ne olacak o zaman kendilerine tekke yeşili,milliyetçilere bozkurtlu, cumhuriyetçilere altıoklu,liberallere turuncu,gay ve lezbiyenlere gökkuşağı renkli metrobüsler mi hizmete sokulacak :)

Muhteremlerden rica ediyorum böyle saçma sapan ütopik şeylerle uğraşacaklarına daha düzgün şeylerle gündeme gelsinler misal yoksulluğun önlenmesi,işsizlik sorununa çare,geçim sıkıntısı vs gibi konularla meşgul olsunlar belki topluma faydalı fikirler ortaya çıkar.

Memleketin bütün dertleri bitti, her haltı hallettik bi metrobüsün pembesi kaldı.Allahım sen bana sabır ver :)

19 Şubat 2012 Pazar


İnsanlık birazda nasip meselesi

0 Yorumgaçlı Okurcan
Ciddiyim artık böyle düşünüyorum insan olarak doğmuş olmak insan olmak için gerek şart değil biraz da çabalamak lazım bu sıfatı haketmek için.Eğitim sosyal çevre vs bir yere kadar içinden gelmeli,içinde olmalı belirli vasıflar ki insan sayılabilesin.

Hatta bana kalsa insan seçme sınavı bile yaparım arkadaş madem her otun,bokun,püsürün sınavı oluyor insanlığında sınavı olmalı haketmeyene kimlik verilmemeli.

Malesef toplumumuzda bol miktarda insan görünümlü değişik canlılar yaşamakta bunlardan kendimizi koruyabilmemizin bir yolu da henüz keşfedilebilmiş değil.

Malumunuz bir ara sahillerimizde özgürce dolaşan "Badem" adlı akdeniz fokumuz vardı.İnsanlar tarafından beslendikçe evcilleşti kaçmaz oldu hatta o kadar evcilleşti ki denizde yüzen insanlara eşlik eder aralarına karışır oyunlar oynardı tabi iser istemez arada bir bazı tatsızlıklar yaşanmıyor değildi neticede badem evcil vasıfları olsada sonuç olarak vahşi bir hayvandı.Sevimliliğine aldanıp dibine kadar girip kuyruğunu kanadını çekiştirenlerin birkaçına hatırı sayılır diş izleriyle dolu öpücükler hediye etmekten geri kalmıyordu.

Böyle olunca haliyle Badem'i rehabilite etmek ve insanlardan bir miktar uzaklaştırabilmek için koruma altına aldılar.Onun için deniz özel barınak yapıldı eğitmenler vasıtasıyla uğraştılar didindiler ve daha sonra hayvancağız rehabilite oldu diye salıverdiler.

badem
Aradan geçen zamanın ardından piyasaya Badem'in nasıl rehabilite edildiğine dair görüntüler ortaya çıktı.Rehabilitasyonla görevli muhteremler 1500 yıl öncenin hayvan eğitimi metotlarıyla Badem'i tabiri caizse döve döve eğitmişler meğer.Ellerinde bir sopa her kenara yanaştığında geçiriyolar hayvancağıza ben videosunu izledim lakin burada yayınlamaya içim elvermedi.

Çok vahşice vs diyemem yaralama falan yok fakat bir hayvansever açısından iç burkucu olduğu kesin bildiğin eziyet yahu daha ne olsun.

Gelmişiz 21.yüzyıla hala şiddetle,sopayla hayvan eğitiliyorsa pes yani.Başka yöntem bulamadınız mı bilader okuduğunuz onca okul,edindiğiniz onca tecrübe anca bu kadarına mı yetiyor pes yani...

16 Şubat 2012 Perşembe


Ağlama

2 Yorumgaçlı Okurcan
Ağlama güzel kadın,
Ağlama.
Gözyaşların yanaklarından süzülüp içime doğru akıyor,
ve içimde gözyaşlarından koca bir okyanus,
Her yeni damlada,
Bir başka fırtına kopuyor...


16.02.2012
Cemo

15 Şubat 2012 Çarşamba


Birşeyler günü

0 Yorumgaçlı Okurcan
forever_alone
Neredeyse tüm sevgililerin cıvıl cıvıl,kol kola,dip dibe, sevgi pıtırcığı olduğu bir günde tek olmak tuhaf gelsede insana, uzun zamandır aynı durumda olduğumdan mütevellit artık bana etki etmiyor eskisi kadar ve oldum olası sıradan bir günden farkı yoktu sevgililer gününün nazarımda.Kısacası iş bu günde tek başıma olmaktan hiç mi hiç rahatsız değilim kafam rahat bilader var mı ötesi :)

Dün canım şehrim Ankara sevdalılara güzel bir süpriz yapmış ufak tefek atıştıran ılıman bir havayı nasip etmişti hal böyle olunca bizim double cengaverler inivermişler piyasaya nereye baksan kol kola, sarmaş dolaş çiftler.

Bende canımın içi arkadaşımla beraber takıldım ne yapayım evde otur otur nereye kadar insanın canı çıkıp gezmek sağda solda dolanmak isterken.Allah kokoreci icad edenden razı olsun sanki cennetten çıkma bir yiyecek, ne kadar yesemde doymuyorum mereti.Sevgililer günüme anlam kazandıran kokorece şükranlarımı sunmayı borç bilirim :)

Dikkatimi çeken birşey oldu ne çok sokak satıcısı çocuk var aman Allahım.Hemen hemen her sokakta pek çok eski püskü kıyafetli çocuk soğuğa inat ellerinde selpaklar ya da güller çiftlere satmaya çalışmaktaydı.Hemen hemen hepsi istisnasız çilseleyen yağmurdan ıslanmış hele biri vardı içim dağlandı elinde bir darbuka ve mızıka soğuk ve ıslak kaldırıma oturmuş gelenden geçenden para beklmekte.

Yıllardır çözüm bulamadılar bu drama evlerinde oturup ders çalışması oyun oynaması gereken minicik çocuklar sokaklarda feleğin çemberinden geçmekte neler yaşıyorlar gün boyu kim bilir.

Siyasetçiler birbirlerini yiyeceklerine şöyle memlekete hayırlı bir iş yapsalar da sokaklarda çalışan-yaşayan çocukların sıkıntılarını bir çözüverse ne olur?

12 Şubat 2012 Pazar


Nasıl gazeteci olunmaz

0 Yorumgaçlı Okurcan
İş bu hususta ahkâm kesmek için yeterli bilgi birikimin var mı diye sorarsanız iyi kötü mürekkep yalamış bu mesleğin erbabı olan pek çok usta ve deneyimli gazeteciyi düzenli olarak okumuş ve halihazırda okuyan biri olarak birkaç lakırdı etmeye hakkım olduğunu söyleyebilirim.

Kahramanımızın ismini zikretmeyeceğim ama gündemi takip eden biriyseniz mutlaka kim olduğunu yazının ilk satırlarından sonra şıp diye anlayacağınızı düşünüyorum.

Bir gazeteci siyasetçinin "dindar olmasınlar da tinerci mi olsunlar" beyanatının ardından programına çıkarttığı tinerci çocukla söyleşini yapar akabinde siyasetçiden gelecek tepkiden çekinmez.

Bir gazeteci işini yaptıktan sonra karşıdan gelen atara atar gidere gider kabilinden konuşmaları sineye çekmez hele hele bir siyasetçiden gelen "Şu gazeteciye bak, böyle gazeteci mi olur?" sözlerinin ardından "gazetecilik tamda budur" diyebilecek direyete sahipse eğer ölene kadar sözünün arkasında durur.

Bir gazeteci haklı olduğu bir konuda siyasetçiyle polemiğe girmekten çekinmez doğru bildiğini savunur.Polemiğe girdikten sonra "Böyle bir polemiğin içinde kaldım üzgünüm" demez.

Bir gazeteci polemiğe girdikten sonra yukarıdan gelen baskılara dayanamayıp "Ben dindar bir ailede büyümüş bir gazeteciyim. Annesinin başı örtülü bir gazeteciyim" diyerek kuyruğunu kıstırıp sızlanmaz.

Bu niteliklere sahip olmayan kişi basın kartını iade etmelidir.Tırsan,çekinen kişi gazeteci olamaz.

Şimdi tanıdınız mı kimmiş bu "gazeteci" :)

11 Şubat 2012 Cumartesi


Paran yoksa Atatürk bile yüzüne bakmıyor

2 Yorumgaçlı Okurcan
Paran_yoksa
Valla fotoğraf ortada adamlar güzel tespit yapmışlar yalan yok :)

8 Şubat 2012 Çarşamba


Nostalji

4 Yorumgaçlı Okurcan
Gecenin bir vakti durduk yere içimde eskiye dair bir özlem belirdi aklıma gelenleri yazmazsam içimde kalır.

-Biz eskiden mahalle maçları yapardık sokaklarda sadece 2 taştan mürekkep kalelerimiz vardı sokaklardan şimdiki gibi vızır vızır arabalar geçmezdi.Düşerdik kanımız asfalta akardı ama canımız acımazdı hevesimizden.

-Eskiden oyunlarımız vardı saklambaç,misket,kapak,kukalı saklambaç,yağlı kayış,zıldır zımba vs şimdiki gençler gibi cs'atmazdık ya da knight nedir bilmezdik zira bilgisayarımız yoktu olan insanlar zaten sınırlıydı onlarda da oynayacak pek oyun bulunmazdı malum teknolojinin emeklediği yıllardı.Eve kapanıp dış dünyayla temasımızı kesmezdik istesekte kesemezdik hayat dışardaydı sokaklarda.

-Cep telefonumuz olmadığından eve geldiğimizde kapıda kalırsak komşuya sorardık anahtarı o kadar güvenirdi insanlar birbirlerine hatta anahtar yoksa komşuda beklerdik ana-babamız gelince bizi beklerken bulacağı yeri bilirdi.

-Apartman bahçelerimizde kedi köpek beslerdik ve onlara yiyeceği de ya evlerimizden ya da mahale kasabından temin ederdik şimdiki gibi mamalar yoktu anlayacağınız kedi payı dediğimizde anlardı kasap hemen tezgahın kenarında birikmiş kırpıntılardan bir gazete kağıdına sarar verirdi.Mahallenin hayvanları kimselerden kaçmazdı şimdi taşınacaksanız bir mahalleye eğer kedileri köpekleri kaçmıyorsa sizlerden oraya taşının hemen muhtemelen her sabah günaydın diyen,hal hatır soran,bayramda çocukları kapınızı çalan, komşularınız olacaktır.

-Oyuncaklarmız vardı ahşaptan, bezden,hatırası,dokusu olan hatta yoktu çok zaman kendimiz yapardık, el emeğimizle esnek bir ağaç dalından.Orta kalınlıkta bir dalın iki ucuna ip gerip yay ya da söğüt dalından bir fülüt yapardık elimizi kesmeyi göze alırdık cebimizdeki çakılar birbirimize karşı değil ağaçlara karşı çalışırdı anlayacağın.Çelik çomak için az dal koparmadım ağaçlardan,telerden kendimize çember yapar onu dündürürdük,hayal gücümüz kuvvetliydi vesselam her türlü çer çöpten kendimize oyuncak yapabilme kaabiliyetimiz mevcuttu.

-Kışları kar yağdığında neşe içinde boş arsalara koşar kartopu savaşı yapardık.Çoğumuzun kızağı vardı ama yinede vazgeçemezdik naylon poşetlerle kaymaktan ayrı bir zevk verirdi bize.Eldivenlerimiz buz tutardı kaskatı kaloriferli apartmanların içine kaçar kalorifere koyardık eldivenlerimizi,sırtımızı kalorifere dayar ısıtırdık içimizi,kaloriferde ısınan eldivenlerin çok tuhaf bir kokusu olurdu ama olsun koku umrumuzda değildi ki dona ısına kaymaya devam ederdik hava kararana kadar.

-Soba yanardı çoğu evde o zamanlar, soba başı sohbetleri olurdu.Üzerinde her daim bir çaydanlık çoğu zaman kestane hafta sonları ise içinde kömür ateşinde sucuk yapılırdı ekmek arası.O küçücük soba hayatımızı ısıtmaya yeterdi soğuk kış günlerinde.

-ve Eskiden 246 okurgaç vardı şimdi kalmış 242 nereye gittiniz okurgaçlar :( Böyle mi söz vermiştik birbirimize hani, sonuna kadar beraberdik :(

6 Şubat 2012 Pazartesi


Chuck Norris muhabbeti

0 Yorumgaçlı Okurcan
Bizde nasıl cüneyt babanın battal gazi mevzuları varsa elin ecnebisinde de chuck norris üzerine komik çeşitlemeler var birkaçı çok hoşuma gitti hele sonuncusunda koptum :)

Chuck Norris Chuck Norris Chuck Norris

4 Şubat 2012 Cumartesi


Dindar nesil

3 Yorumgaçlı Okurcan
Muhterem devlet büğümüzün buyurduğu üzere devlet kendine yeni bir misyon edinmiş bulunmakta "Dindar Nesil Yetiştirmek" zikredilen ülküyü duyduğumda tedirgin oldum.İnsanların dindar olmalarıyla bir meselem olduğundan değil devletin böylesi bir vazifeyi üstlenmesinden doğan kaygının getirdiği bir tedirginlik.

Nasıl olmasın güya 90 yıldır Atatürkçü vatan millet sevgisi dolu nesiller yetiştiriyorduk sonuç ne oldu 1950'den sonra ne Atatürkçülüğü bilen ne vatanseverlikle yakından uzaktan alakası olmayan,seçimlerde siyasetçilerin türlü yalan ve dalaverelerine her seferinde inanan saftirik,hak aramaktan aciz milyonlarca insandan mürekkep kuru kalabalıklar elde ettik.Şimdi yaşanan deneyim ortadayken yetişecek dindar neslin nasıl olacağını tahmin etmekte zor değil.

Yetiştirilmek istenen nesil "bazı" devlet büyüklerine sevgi, saygı ve hürmetini eksik etmeyecek onları sorgulamayacak, bununla beraber dini referanslardan fevkalade etkilenecek,badem bıyık stayla, koyun sürüsü niteliğinde olacak.

Ha eğer murad edilen kendileri gibi "dindar" bir nesil yetiştirmekse muhteremlerin kendi tabirleriyle cemaziyülevellerine bakınca yetişeceklerin pek "dindar" niteliğinde olmayacağı kesin daha ziyade mahalle delikanlısı kıvamında atarlı giderli,içkide sigarada,eğlencede gözü olmayan içenden de eğlenenden de hazetmeyen cuma-bayram namazı kaçırmayan velhasılıkelam cami içi müslümanı bir prototip çıkıyor karşımıza.

Sevgi dolu,insan haklarına saygılı,dürüst insanlar yerine şucu-bucu yetiştirmek artık bana biraz akıl ve mantık dışı gibi geliyor.1930'ların dünyası için normaldi ama şimdi çok arkaik.Devlet illa bir nesil yetiştirecekse insana değer veren nesiller yetiştirmeli onlara herhangi bir misyon yüklemeye kalkmamalı özellikle bizim memlekette, zira olmuyor beceremiyoruz.

Bırakın nasıl olmak istiyorsa öyle olsun yeni nesiller devlet güdümüyle yetişmesinler özellikle tektip genç yetiştirme hevesleri bana almanyanın III. Reich dönemindeki Hitler Jugend'i (Hitler Gençliği) anımsatıyor.

Üstelik bunu yapmak isteyenler enteresandır devletin birşeyler dikte etmesinden en çok yakınan insanlar.

Milli Eğitimde son icraatları Milli Güvenik dersini kaldırmak oldu.Efendiler Askerlerin ders vermesinden rahatsızmış onun yerine dersin içeriği Vatandaşlık dersine ilave edilip sivil öğretmenler tarafından verilecekmiş.Bir süredirde İnklap Tarihi konusunda fikir teatisinde bulunup kamuoyu yoklaması yapmaktalar e birde arapçanın seçmeli dil olarak getirilmesini ekleyin alın size memleketin gideceği istikametin haritası hepimize hayırlı uğurlu olsun.

Durmak yok uyumaya devam nurlu nesiller geliyor vesselam :)

1 Şubat 2012 Çarşamba


Haydarpaşa tarih oluyor

3 Yorumgaçlı Okurcan
haydarpaşa garı
An itibariyle İstanbul'un Anadolu ile tüm tren bağlantıları kesik bizim muhterem yüksek zeka sahibi bürokratlarımız böyle uygun görmüşler istimlak edecek ve üzerine yeni hat çekecek arazi bulamamışlar herhalde ya da böylesi kolaylarına gelmiş bilemem.Dolayısıyla Haydarpaşa'da hatlar açılana kadar mecburi istirahate çekilecek.Hesapta yüksek hızlı tren yapacaklar ama onu bile yaparken normal hattı kapatmadan yapmayı beceremiyorlar büyük marifet.

Tren'i hertürlü vasıtaya tercih ederim kendine has bir kültürü,tadı,dokusu vardır canın sıkılırsa kalkar vagonlar arasında dolaşırsın,sigara içmek istediğinde vagonlar arasındaki boşlukta tellendirirsin hatta eskiden sigaralı vagonlar bile vardı ehlikeyf insanlar oradan alırdı biletini,acıkırsan gider yemekli vagonunda akan manzara eşliğinde birşeyler atıştırırsın,uzun yolculuklarda etrafındaki insanlarla iletişime geçer sohbet eder yeni insanlarla tanışırsın içinde kendini tamamiyle hür hissedebildiğin yegane ulaşım aracıdır.

Belki de bu tercihimin sebebi gözümü açtığımdan, kendimi bildiğimden beri trenle seyahat etmemdir kimbilir.

Küçüklüğümden bu yana nerdeyse her sene İstanbul'a giderim ama en çok keyif aldığım ne yalan söyliyeyim tren'den Haydarpaşa'da inmek denizin o keskin iyot kokusunu tarihi mekanın içinden çekmek İstanbul'a dair neredeyse tüm sesleri bir arada işitmek.Ciğerlerine hem tarihin hem denizin nüfuz etmesi kadar keyif verici birşey yok.O büyüleyici atmosferi olmadan da zaten trenle istanbul'a gitmenin bir anlamı olmaz.

Haydarpaşada sonlanmayan bir tren yolculuğu aynı tadı vermiyor kesinlikle.Defaatle bostancıda inmiş birisi olarak konuşuyorum :)

Onarım yapıyoruz adı altında iki sefer yaktılar canım mekanı ama yetmedi işte.Şimdi kapatacaklar, süs biblosu misali kenarda bekleyecek.Eminim kapalı kaldığı süre boyunca tozunu bile alacak kimsecikler olmayacak,öylece bir kenarda atıl boynu bükük kalacak.Diğer atıl kalan tarihi mekanlar gibi.

Nice umutların başladığı,
Nice aşkların kavuştuğu,
Nice sevdaların son bulduğu,
Nicelerinin gurbete açılan kapısı,
Gurbetten dönenlerin,boynu büküklerin,hasretle ardına bakanların son uğurlayıcısı...

Ruhu, tarzı olan bu güzel mekanın neredeyse iki yıl boyunca kapalı kalacak olması benim gibi iflah olmaz bir tren romantiğinin tüylerini diken diken etmeye yetiyorda artıyor bile.Üstüne üstlük kapandıktan sonra yeniden gar olarak açılmayabileceği söylentileri insanı derin endişelere sevkediyor otel ve veya alışveriş merkezi yapacaklarmış kısacası piç edeceklermiş ruhunu Haydarpaşa'nın.

Çok sürmez yakında Topkapı Sarayı'nın yerine rezidans'da diker bunlar demedi demeyin tarihe not düşeyimde.
Yeni kayıtlar Önceki kayıtlar Anasayfa